Anneliği Abartmak
Bizim toplumumuzda annelik daima yüceltilirken, kadınlık hep hor görülmüştür. Kim tarafından? Kadınlar tarafından… “Cennet annelerin ayaklan altındadır.”
hadîs-i şerifi dillerden düşmezken, kadının kocasını razı etmesi hakkında pek çok hadîs-i şerif ya görmezden geliniyor veya sahih değildir deyip inkâr ediliyor. Yani hadislerde de işimize geleni alma gibi bir ikiyüzlülük yapıyoruz.
Kadınlarımızın pek çoğu ilk çocuğu kucağa alır almaz kocaya sırtını dönmeye başlıyor. Kadının hayatı çocuğu oluyor. Çocuğun yemesi, içmesi, gezmesi… Ailede mutluluk vesilesi olması gereken çocuk aileye bomba gibi düşüyor. Kadınlarımız çok sahipleniciler. Anneler çocuklarını mal mülk gibi sahipleniyorlar. Kadın çocuğun üstüne fazla düştükçe karı-kocanın arası bozuluyor. Eğer bir de erkek umursamaz ve çocukla ilgisizse (bazı babalar karısının çocuğa aşırı ilgisini kıskanabiliyorlar) karı-kocanın arası iyice kötü oluyor.
Kadınlar kocalarına hizmet etmediklerini gururla anlatırken, çocuklarına nasıl uşak olduklarını övünerek anlatıyorlar. Kocasına çay götürmeyi bile zül kabul eden kadınlar, kazık kadar olmuş çocuklarının ayaklarına yiyecek taşıyarak, onları kuş gibi besliyorlar. Dünyada araştırılması yapılmış mıdır, bilmiyorum; ama anneliği en abartan millet hangisi diye bir araştırma yapılsa muhakkak
bizim kadınlarımız çıkar. Kocası için taramadığı saçını, çocuğu için süpürge eden kadınlarımız…
Nihayetinde kadın; kadın olmayı unutup sadece anne oluyor. Hatta eşine de annelik etmeye başlıyor. Fakat anneliği de çok sağlıklı olmuyor. Bütün ilgisini sevgisini çocuklarına yükleyince çocuklarını kendine bağımlı, hayata karşı güvensiz yetiştiriyor. Hayatını çocuklarına adadığı için onlardan beklentisi de çok oluyor. Bu beklenti çocuklar tarafından karşılanmayınca da fazlasıyla da üzülüyor. Bu arada eşi ile iletişimi de büyük zararlar görmüş oluyor.
Günümüzde annelerin bu aşırı fedakârlığı erkek çocukları için hiç iyi olmadı. Anneler erkek çocuğunu kız çocuğu gibi yetiştirmeye başladılar. Erkek çocuğunun yapması gereken pek çok işten onları muaf tutuyorlar ve oğulların yapması ve öğrenmesi gereken pek çok işi anneler üstleniyorlar. Gerçi son dönemlerde kızlarda da durum hemen hemen aynı. Kızlar ev işi yapmayı öğrenmeden evleniyorlar ve evliliklerinde ciddi problemler yaşıyorlar. Ayrıca annelerinin de hatalarını kopyalıyorlar.
Yapılan bir araştırmada üniversitelilerin portakal so- yamaması annelerin ne kadar hamarat olduğunun değil; çocuklarının büyümesine izin vermediğinin işaretlerinden biridir.
Anneler erkek çocuklarını eskiden “paşam, aslanım” diye severken günümüz anneleri “bebeğim, gül yanaklım” diye seviyor. Anne “bebeğim” demese de bebek muamelesi yapıyor. Annesinin bebeği evlenince kavvâmlık gibi ağır bir sorumluluğun üstesinden tabii ki gelemiyor. Anneler oğulları ile göbek bağını bir türlü kesmek istemiyorlar.
Bütün işi annesi tarafından yapılan bir erkeğin evlenince birden sorumluluk almayı öğrenmesi pek de kolay değil. Karısı da acele edip güçlü kadın moduna girerek
her şeyi üstlenince erkek bir türlü sorumluluklarını üstlenemiyor. Karısı bütün yükü alıyor fakat sürekli söyleniyor, şikâyet ediyor ve çok yoruluyor.
Böylece gelin, kayınvalidesinin hatasının cezasını çekmek zorunda kalabiliyor. Velhasıl anneliğin abartılmasının kimseye faydası yok. Evlâtlar iyi yetişmiyor, gelinler memnun kalmıyor, kadın çok yoruluyor, koca desen zaten şikâyetçi. 0 hâlde kadının kadın olmayı unutmaması lâzım.
Kadın beyni müthiş donanımlı yaratılmış. Kadın hem kutsal anne hem de kocasına düşkün, cilveli, işveli bir kadın olabilir. Bunlar birbiri ile çelişen şeyler değil. Yeter ki kadın, kendini anne olmaya çok kaptırmasın ve kadın olma ile anne olma ayırımını yapabilsin.