Sağlıklı Bir Bedene Sahip Olmaları İçin Çocuklarımızı Nelerden Nasıl Koruyalım?
Çocuğumuzu yemekten koruyalım
İkinci Dünya Savaşı sonrasında büyüyen annelerimiz ve bizim kuşağımız gerçekten yokluklarla büyüdü. Evde iki çeşit yemek olması büyük bir lüks sayılırdı. Babam nadiren eve muz aldığında “Kabukları da yenir mi acaba?” diye sorduğumu hatırlarım. Çikolata o kadar değerli bir yiyecekti ki sadece bayram günlerinde eve girerdi. Çoğu bayramlarda da biz çocuklara mendil ve iki adet bisküvi içinde lokum verirlerdi.
Günümüzde ise durum tamamen değişti. Her yer yiyecek ve içecek dolu.
Gerçi kalitesi geçtiğimiz yıllara nazaran sorgulanır belki, ama çocukken çok pahalı bulduğumuz çikolatalar, gazozlar, şekerlemeler hem çok ucuz hem de bütün bakkallarda ve marketlerde çabuk ulaşılabilir durumda. Durum böyle olunca çocuğunuza verdiğiniz 2 liralık bir harçlıkla iki çeşit bisküvi, çikolata veya dondurma alması mümkün. Evde ise gıda endüstrisinin gelişmesi, yiyecekleri saklama yöntemlerinin ilerlemesiyle her an her istediğimizi bulmamız mümkün. Artık evlerimizde en az iki çeşit yemeğin olduğu sofralar kuruyoruz.
Çocuğun karşısına sürekli böyle yemekler çıkınca çocuk yemeye başlıyor. Anne baba da bu konuda duyarsızsa ve çocuğun yemesini engellemiyorsa çocukluk çağı şişmanlığı kaçınılmaz sonuç olarak karşımıza çıkıyor.
Kilo problemi yaşayan bir arkadaşımın evine bir gün yemeğe davetliydik. Arkadaşımın kilo problemi var, kocasının kilo problemi var, dolayısıyla çocuklarının da kilo problemi var. Arkadaşım kilo
vermek için hiç çaba göstermediği ve hep böyle mutlu olduğunu söylediği için ne yazık ki ben de ona yardım edemiyorum. Biliyorsunuz, zayıflamak her şeyden önce istemekle başlar. Biz akşam yemeği için evlerine gittiğimizde, çocukların elinde şekerlemeler ve cips paketleri olduğunu gördüm. Arkadaşıma, “Canım birazdan yemek yiyeceğiz, çocukların elinde neden bu abur cuburlar var?” diye sorduğumda aldığım cevap gerçekten çok şaşırtıcıydı. Arkadaşım aynen şunu söyledi: “Boş versene Ayçacığım, bizim çocukluğumuzda yoktu, yiyemedik. Onlar şanslı, her tür yiyecek var, bırak yesinler.”
Ancak biliyoruz ki bu artık doğru değil. Çünkü çok yemek ve kalitesiz yemek çocuklarımızı sadece şişmanlatmakla kalmıyor, aynı zamanda onların erken ergenliğe girmesine ve çocuk yaşta yetişkin hastalıklarına yakalanmasına da yol açıyor. O nedenle çocuğumuza yedirdiğimiz yiyecekleri ilaç gibi düşüneceğiz. Onların sağlıklı bir vücuda sahip olabilmeleri için değersiz yiyeceklerden çocuklarımızı koruyacağız. Aslında şu cümle gerçekten çok önemli: ÇOCUĞUMUZU YEMEKTEN KORUMAK. Bu cümleyi bana çocuk doktoru olan bir hastam söylemişti.
Çocuk doktoru olan hastam ve kilo problemi olan 12 yaşındaki kızı, kilo kontrolü için başvurmuştu. Annenin ilk söylediği şu olmuştu: “Doktor hanım, ben de çocuk doktoruyum, akşama kadar birçok anneye çocuk beslenmesiyle ilgili öneride bulunuyorum, ancak kendi çocuğumu kontrol edemiyorum, gün geçtikçe kilo artışının önüne geçememek beni çok üzüyor.” Temel sorun, bu ailede çok sık arkadaş ve akraba davetlerinin olması ve çocuğun orada her tür abur cuburdan bolca yemesi ve annenin de ayrıca çocuk yeterli gıdaları alsın diye evde sağlıklı gıdalar yemesi için çocuğu zorlama- sıydı.
Karşılıklı görüşmelerimiz sonucunda doğru davranış oluşturabilmek için anneye ve kızına bu tür arkadaş davetlerine biraz geç gitmelerini ve evden çocuğa öğününü yedirerek götürmesini tavsiye ettik. Çünkü erken ve aç gittiklerinde kendilerini kontrol etmek daha zor oluyordu. O nedenle evde yiyip biraz geç gittiklerinde, yeme içme faslını herkesle birlikte yapmadıkları için ve tok hissettikleri için birçok yiyecek ve abur cuburu reddetmek daha kolay olu-
yordu. Beslenme ve davranış değişikliğiyle beraber üç ayın sonunda annenin 8, kızının ise 6 kilo kaybı olmuştu. Seanslarımız sona erdiğinde de annesi bana işte bu cümleyi sarf etmişti: “Ben burada çocuğumu yemekten korumayı öğrendim.”
Çocuğumuzu büyük porsiyon yemekler tüketmekten koruyalım
Dünyadaki en değerli varlıklarımız olan çocuklarımızın daha sağlıklı, daha mutlu ve daha başarılı olması hepimizin en büyük isteğidir.
Çocuğumuzun akademik ve sosyal başarısını, hayata karşı olumlu bir tutum kazanmasını sağlayabilmek ve özgüveni yüksek çocuklar yetiştirebilmek, büyük oranda çocuğun vücut algısının ve beslenme alışkanlıklarının doğru oluşturulmasına bağlıdır.
Ancak biz anneler çocuklarımız büyürken hep yemek yemelerine takılırız. Çocuklara hep daha fazla yemeği yedirebilmek için adeta yarışırız. Aklımızda, çok yiyen çocuk daha güzel gelişir gibi yanlış bir inanış vardır. Biz böyle davranarak aslında bebekliğinden başlayarak çocuğumuza yanlış bir yeme biçimi oluşturduğumuzu fark etmeyiz bile. Bizim bu yedirme gayretlerimiz sonucunda bir de bakarız ki çocuğumuz kilo problemi yaşamaya başlamış.
Ne yazık ki, günümüzde artık az yiyen çocuklar değil çok yiyen çocuklarla karşılaşıyoruz. Çocukluk çağı şişmanlığı da çığ gibi büyüyor.
Şişman çocuklarda yeme davranışını incelediğimizde genelde binge eating dediğimiz abartılı ve tıkanırcasına yeme davranışını görüyoruz. Yani çocuk hiç düşünmeden gördüğü her yiyeceği tuzlu, ekşi, tatlı ayırt etmeden arka arkaya yiyebiliyor. Mesela, bir bakıyorsunuz ballı krep yerken üzerine hemen bir kâse çorba içiyor, üzerine de bir paket cips yiyor. Çocuk doysa bile bunu fark etmeden sürekli yemeye devam ediyor.
Ebeveynlere düşen görevler
★ Çocuk ek gıdaya başladığı andan itibaren ilk başta öğünlere dikkat etmek gerekir. Çocuğun her an ağzına bir şey tıkmaya çalışmak son derece yanlıştır. Çocuğa üç ana, iki de ara öğün olacak şekilde planlı yedirmek çok önemlidir.
★ Çocuğa aynı gruptan çok çeşitli yiyecekleri aynı öğünde üst üste yedirmeyin; mesela çorba, patates, pilav, ekmek, tatlı gibi.
★ Genelde tek çeşit ana yemek, salata, 1 dilim ekmek ya da 2 yemek kaşığı pilav veya makarna koyarak öğününü ayarlayın. Mesela ızgara ev köftesi, 1 dilim ekmek, 1 kâse yoğurt ve salata hazırlayabilirsiniz. Ya da 4-5 yemek kaşığı kıymalı sebze yemeği, 2 yemek kaşığı makarna ve 1 kâse yoğurt da yeterli olur.
★ Çocuğa yemeği bir ihtiyaç olduğu için yemeyi öğretin. Yemek bir zevk, bir hobiymiş gibi yansıtmayın. Siz de sadece acıktığınızda yiyerek ona bu konuda örnek olun.
★ Çocukla alışverişe giderken önceden pazarlık yapın. Alışverişte yemek dışında sevdiği bir oyuncak, kitap ya da dergi alabileceği konusunda ona söz verin.
★ Çocuğun yeme şeklini tam da yediği sırada öfkelenerek eleştirmeyin. Mümkünse yiyebileceği yemeklerden onu uzak tutun ve normal zamanlarda nasıl yemek yenileceğiyle ilgili sohbet edin.
★ Çocuğu finger foods dediğimiz elle yenilen yiyeceklerden uzak tutun. Daha çok çatal bıçak kullanması konusunda onu eğitin. Çatal bıçakla yenen yemekleri tercih etmesini sağlayın.
★ Her açlığın aslında açlık olmayabileceğini anlatın. Bir şeyler yemek istediğinde önce su içmeyi denemesini tavsiye edin.
★ Özellikle yemek esnasında bir bardak su içmesine özen gösterin. Yemekle beraber su içmek çocuğun doygunluk hissinin daha çabuk oluşmasını sağlar.
★ Akşam yemeğinden sonra çocuğunuza bir şey yedirmeyin. Uyumaya giderken en az üç saat bir şey yemediğinden emin olun. Bir şeyler yiyip direkt uykuya gitmek, hem büyüme hormonu salgısını azaltır, hem de yenilen yiyecek yakılmayacağı için şişmanlığa yol açar.
Çocuğumuzu şekerden koruyalım
Şeker icat oldu sağlık bozuldu. Şekerpancarından elde edilen yiyecekleri, içecekleri tatlandırmak için kullandığımız bu maddeyi eroinle eş tutuyorum. Bağımlılık yapıyor ve sağlığı bozuyor. Şeker her yerde var ve asla tek başına girmiyor vücuda, yağla veya unla birleşip bir canavar haline geliyor.
Şimdi düşünün, bir çocuğun sabahtan akşama kadar şeker içeren yiyeceklerle karşılaşma durumunu. Sabah kahvaltıda reçel, bal, pekmez, kahvaltılık çikolatalar, şekerli sütler, hazır meyve suları, kahvaltılık gevrekler…
Öğlen okulda yemekle beraber verilen tatlılar, dondurmalar, kekler… Çocuğun haçlığıyla aldığı çikolatalar, gazlı içecekler, bisküviler, bonbonlar da cabası…
Aslında bu saydığım yiyecekler doğrudan şeker ihtiva ediyor. Bir de yendiği zaman vücutta şekere dönüşen yiyeceklere göz atalım isterseniz; beyaz un, pirinç, makarna, unlu çorbalar, patates, börek, erişte…
Beyaz şeker veya vücutta şekere çabuk dönüşen bu saydığım yiyecekleri çocuğunuz yediğinde vücuttan direkt insülin salınımı oluyor. Yenilen yiyeceğin içerdiği şekerle orantılı olarak yüksek salgılanan bu insülin, şekeri hücre içine sokuyor, ancak ortamdan- hemen çekilemediği için de daha çok acıkmaya neden oluyor. Sonra bir bakıyorsunuz çocuğunuz çok iştahlı; yedikçe yiyesi geliyor. Şekerden vazgeçemiyor. Doktora gittiğinizde küçücük yavrunuzun karaciğerinin yağlandığını, insülin direnci geliştiğini, kolesterolünün yükseldiğini görüyor ve üzülüyorsunuz!
Ben işte bu noktada diyorum ki bunu durdurabilirsiniz. Haydi hep birlikte çocuklarımızı şekerden koruyalım. Nasıl mı?..
★ Evdeki abur cubur çekmesini boşaltın. Raf ömrü uzun olan bu tür abur cuburları evinize sokmayın.
★ Çocuğunuzu şekerli yiyecekler, çikolatalar, hazır meyve suları, dondurmalar veya gazlı içeceklerle ödüllendirmeyin. Çocuğunuz bir başarı elde ettiğinde onu yiyecekle değil, kıyafet, oyuncak veya sinemaya götürmek gibi yemek dışı eylemlerle ödüllendirin.
★ Evde beyaz şeker içeren kek, kurabiye, unlu ve hamurlu tatlılar pişirmeyin. Tatlı yapmak istediğinizde şeker yerine kuru meyve veya pekmez kullanın.
★ Karbonhidrat değeri yüksek yiyecekleri aynı anda yedirmeyin. Mesela çorba, patates ve pilavdan oluşan bir öğün yerine; köfte, az makarna ve yoğurt içeren bir öğün yapabilirsiniz. Yani her öğünde birden fazla karbonhidrat değeri yüksek olan yiyecek koymayın. Öğünlerinizi daha çok sebze, et ve yoğurtla desteklemeye özen gösterin. Her yemeğin yanında pilav, makarna, börek olmasın!
Çocuğumuzu yağdan koruyalım
“Ben zaten az yağlı yemek yaparım, evde hiç kızartma yapmam” dediğinizi duyar gibiyim. Ama gerçekten çocuğunuzu gizli
yağlardan koruyup korumadığınızı biliyor musunuz?
Haydi hep birlikte yağları tanıyalım:
★ Yağlar, en yüksek kalori içeren yiyeceklerdir. 1 gram yağ = 9 kcal içerirken, 1 gram karbonhidrat ve 1 gram proteindeki kalori miktarı 4 kcal’dir. Yani karbonhidrat ve proteinin içindeki kalori yağın yarısıdır.
★ 1 gram yağ 9 kcal diyoruz ya bunu biraz somutlaştıralım isterseniz: 1 tatlı kaşığı yağ ortalama 5 gram gelir ve bunun kalorisi 45 kaloridir.
★ 5 gramlık bir ekmekle karşılaştırırsak onun kalorisine baktığımızda yaklaşık 14 civarında olduğunu görürüz. Yani yağlar miktarı küçük ama enerji değeri çok yüksek yiyeceklerdir. Mesela büyük bir kâse salata yaptınız. Üzerine de 2 yemek kaşığı yağ eklediniz. 1 yemek kaşığı yağ 15 gramdır. 2 yemek kaşığı yağ 30 gramdır ve bu da 270 kaloriye tekabül eder. Yani salataya sırf yağdan gelen bir hamburger kalorisi eklediniz demektir. Salata yediğinizi sanırsınız ama yağdan gelen kalori sanki hamburger yemişsiniz gibi size geri döner. Kısacası yağlar midemizde küçücük yer kaplar, ama bedenlerimize büyük büyük ağırlıklar olarak geri dönerler.
★ Mesela üç tane mide düşünün. Birinci midede bir paket çikolata
olsun, ikinci midede 2 tane açma olsun, üçüncü midede de avuç içi büyüklüğünde ızgara tavuk, 1 dilim ekmek, 1 bardak ayran ve 1 tatlı kaşığı yağla yapılmış bir salata olsun. Birinci midedeki çikolata midenizde hiçbir hacim oluşturmaz. Çikolata ağzınızda erir; şekeri ve yağı tüm bedeninize karışır. İkinci midedeki açma midenizin ancak Vı’sini doldurur. Üçüncü midedeki karışık yemekler ise midenizin her yerini tıka basa doldurur. Bu üç midedeki yiyeceklerin kalorisi aynıdır desem şaşırırsınız değil mi? İşte yağlar böyledir.
Peki, gizli yağları nasıl ayırt edeceğinizi biliyor musunuz? işte aşağıdaki üç bulgu size yağlar konusunda bilgi verebilir:
• YUMUŞAK YİYECEKLER YAĞLIDIR; poğaça, açma, mayonez, fıstık-fındık ezmesi, hazır dondurma…
• AĞIZDA DAĞILAN YİYECEKLER YAĞLIDIR; kurabiye, milföy- den yapılan börek, kruvasan, kandil simidi…
• ELDE YAĞ BIRAKAN YİYECEKLER YAĞLIDIR; her tür pastane ürünü, lahmacun, döner, köfte, kızartma…
Kısaca bir yiyeceğe dokunduğunuzda elinizi sabunla yıkamak ihtiyacı duyarsınız ama iç organlarınızı sabunla yıkayamazsınız ve o yediğiniz yağlar iç organlarınızın çevresinde birikir.
Çocuklarınıza daha az yağlı yedirmek için önerilerimize gelince…
• Evde pişirdiğiniz sebze yemeklerine 1 kg için 2 yemek kaşığından fazla yağ koymayın. Mümkünse yemek piştikten sonra yağını ekleyin. (Ben evde sebze yemeği yaparken, en alta soğanı çiğden koyarım, üzerine hangi sebzeyi yapacaksam onu koyarım, üzerine bolca domates, yeşil biber ve bazen sarmısak koyarım. Hiç su koymam. Yemek piştikten sonra tuzunu ve yağını ilave ederim. Zeytinyağlılara özellikle şeker hiç atmam, onun yerine acı biber ve sarmısak koyarım, sıcak servis yaparım. Çoğu zaman hazırladığım zeytinyağlı sebze yemeği ana yemek kıvamında olur ve yanına ekstra bir yemek yapmam. Yiyenler tadına hayran kalır. Size
de bir pişirme yöntemi olarak bu uygulamayı tavsiye ederim.)
★ Etli yemeklerinize hiç yağ koymayın. Çünkü etin içindeki yağlar doymuş yağı almak için vücuda yeterlidir. (Ben etli yemek yaparken çoğu zaman sebzeyle birlikte pişirmeyi tercih ederim. Bu durumda eti tencerenin en altına çiğden koyup biber salçasıyla ovarım. Eğer kıyma kullanacaksam, kıymanın suyunu kısık ateşte çektiririm, yağ koymadan biber salçasıyla karıştırırım. Daha sonra et ve kıyma yemeklerinde üzerine soğanını, sebzesini ve domatesini üst üste eklerim. Bazen içine yeşil biber ve sarmısak ilave ederim. Yemek piştikten sonra da tuzunu ilave ederim. Sıcak olarak servis yaparım.)
★ Kızartmayı hepimiz çok severiz, hele çocuklar bayılır. Kızartacağınız malzemeyi de aynı kızartma yapacak şekilde yağlı kâğıda koyun ve üzerine 1 yemek kaşığı yağ ilave ederek fırında pişirin, kızartmanın lezzetini yakaladığınızı göreceksiniz. (Bu yöntem özellikle patates, kabak ve patlıcanda çok işe yarıyor.)
★ Evde herhangi bir tarifi uygularken önerilen yağ miktarını %’üne indirin. Tarifteki yağın yerine, tuzlu veya tatlı olmasına göre sıvı kısmını su, süt, madensuyu veya portakal suyuyla tamamladığınızda tarifin hiç bozulmadığını ve daha hafif olduğunu göreceksiniz. Örneğin; kek yapacaksınız, tarifte 1 bardak yağ var. Siz 1 bardağın sadece 34’ünü yağ geri kalan kısmını portakal suyu veya sütle tamamlarsanız kekinizin daha hafif ve lezzetli olduğunu görürsünüz. Aynı yöntemi tuzlu tarifleriniz için de deneyebilirsiniz. Mesela börek yapacaksınız ve tarifte 1 bardak yağ var. Siz 1 bardağın 1A’ünü yağ, geri kalanı su, madensuyu ya da sütle tamamladığınızda daha yumuşak, daha hafif ve daha lezzetli bir börek yaptığınızı göreceksiniz.
★ Dışarda yemek yerken kıymalı yemekleri değil, parça etli olanları tercih edin. İçinde ne eti olduğunu bildiğiniz etleri tercih edin. Parça etleri seçerken de ızgara ya da fırında pişirilmiş olmasına dikkat edin. Ayrıca soslu ve kremalı etlerin de yağ oranı yüksektir.
Çocuğumuzu hazır gıdalardan koruyalım
Günümüzde çoğu anne çalışıyor. Genellikle annelerin bir yar-
dımcı tutma gibi bir lüksü olmuyor. Çalışan annelerde gördüğüm yanlışlardan biri de akşam yorgun eve gelip bir de yemekle uğraşmamak için hemen telefona sarılıp dışardan hazır yemek ısmarlamaları oluyor. Çoğu zaman ısmarlanan bu yemekler pizza, pide, kebap, lahmacun türevi oluyor. Bu yiyeceklerdeki temel sorun, yağ ve karbonhidrat miktarının çok yüksek olması, ayrıca kalitesiz malzeme kullanılması. Düşünebiliyor musunuz 20 liraya iki tane pizza alabiliyorsunuz. Bu pizzalarda kullanılan peynirin, salamın, sucuğun ne kadar ucuz olabileceğini ve bu ürünleri ucuza mal edebilmek için ne tür hammaddelerin kullanıldığını…
Çocukların çok hoşuna gitse ve size çok kolaylık olsa bile lütfen ayda bir kereden fazla dışardan yemek ısmarlamayın. Çalışan annelerin çocuklarını daha sağlıklı besleyebilmeleri için işte size bir haftalık mönü planlaması için öneriler:
★ Hafta sonu mutlaka pazara çıkın. En taze sebze ve meyvenin semt pazarlarında satıldığını unutmayın. Pazar günü iki çeşit sebze yemeği yapıp buzdolabınıza koyduğunuzda pazartesi ve salıyı halletmiş olursunuz.
★ Çarşamba ve perşembe için çabuk yapılabilecek köfteyi, beyaz eti evde hazırlayabilirsiniz. Etler ızgarada pişerken yanına salata yapacak kadar zamanınız kalır.
★ Cuma günlerinizi kuru baklagil günü yapabilirsiniz. Kuru baklagilleri haşlayıp buzluğunuzda muhafaza edebilirsiniz. Evden çıkarken haşlanmış kuru baklagili buzdolabının alt rafına koyduğunuzda eve gelip pişirmeniz yarım saatinizi alacaktır.
★ Cumartesi günü balık gününüz olabilir. Tabii yanında bol yeşillikli bir salatayı ihmal etmeyin.
★ Pazar gününü de size bırakıyorum.
★ Evde işbölümü yapın. Her akşam eve geldiğinizde taze salata yapmayı alışkanlık haline getirin. Eşinize sebzeleri yıkatın, doğrama işini siz yapın.
★ Evde yoğurt yapmayı alışkanlık haline getirin. Marketlerde satılan günlük pastörize sütlerden çok güzel yoğurt yapılıyor. Ben yoğurt mayası olarak organik yoğurt kullanıyorum. Büyük mar-
ketlerin organik reyonlarında bulabilirsiniz. Pazar günleri yaklaşık 5 kg sütten yaptığım yoğurt hafta içi yetiyor. Her yemekle beraber sofraya anne yoğurdu koymayı ihmal etmeyin. Ben bazı günler çok yorgun olduğumda ev halkına “Bugün akşam yemeği olarak size yoğurt yemeği yaptım” diyorum. Bir kâsenin içine mevsimine göre değişik meyveler doğruyorum. Mesela M muz, 5-6 çilek, 5-6 kiraz veya 1-2 dilim ananas, içine 2 yemek kaşığı yulaf ezmesi, 2 tane ceviz koyuyorum. Üzerine 4-5 yemek kaşığı yoğurt ya da soğuk günlük süt ilave ediyorum. Eşim ve çocuklarım çok seviyorlar. Özellikle yazın soğuk soğuk çok güzel oluyor. Unutmayın, en güzel yemek, anne elinin değdiği, anne sevgisinin içine girdiği yemektir… Ayrıca bu tarifi, öğlen çok yediğiniz günlerde akşam yemeğinizi dengelemek için de kullanabilirsiniz.
Çocuğumuzu elle yenilen yiyeceklerden koruyalım
Artık çocuğumuz yedikçe mutlu olanlardan olmayacağımız için onları fazla yemekten koruyabilmek adına yapabileceklerimize bir göz atalım:
★ Evde kullandığımız servis tabaklarını pasta tabaklarıyla değiştirelim, unutmayalım küçük tabak her zaman insana çok yediğini düşündürür.
★ Amerikalıların finger foods dediği ELLE YENİLEN YİYECEKLERİ sofradan kaldıralım. Çünkü elle yenilen yiyecekler hem daha yağlı hem daha karbonhidratlı olur. Börek, lahmacun, patates kızartması, hamburger gibi…
★ Çocuğa her yemekte çatal bıçak kullanmayı öğretin. Çatal bıçakla yenilen yiyecekler hep daha yavaş yenir. Biliyorsunuz yavaş yemek az yemeyi beraberinde getirir. Çünkü doygunluk duyusunun oluşmasını sağlar.
★ Çocuğun yemek sırasında su içmesini alışkanlık haline getirmesini sağlayın. Yemekle beraber içilen suyun da yeme hızını yavaşlatacağını unutmayın, bununla beraber yemek sırasında içilen su midede hacim kaplar ve çocukta çok yediği duygusu oluşturur.
Yine yemekle beraber içilen suyun bağırsak hareketlerini artırdığını unutmamak gerekir.
★ Çocuğa yemek sırasında asla ve asla benim “ŞEKERLİ VE BOYALI SU” dediğim hazır meyve suları, soğuk çaylar, gazlı içecekler gibi meşrubatlar içirmeyin. Tercihiniz hep ayrandan ya da sudan yana olsun. Siz de bu içecekleri için ki çocuğunuza örnek olun.
★ Porsiyonları küçültebilmek için artık geleneksel yeme şeklimizden uzaklaşmamız gerekiyor. Biliyorsunuz, geleneksel yeme şeklimizde önce çorba, sonra zeytinyağlı yemek, ardından ana yemek ve yanında pilav, makarna veya börek gelir. Üzerine de tatlı ya da meyveyle yemeği sonlandırırız. Ancak artık bunu değiştirmemiz gerekiyor. Ben diyorum ki; anneler mutfak devri- mini öğün içeriğiyle yapalım. Artık bir öğünde dört-beş çeşit yemek yapmak için uğraşmayalım.
★ Her öğünde BİR ÇEŞİT YEMEĞİMİZ olsun. Yanında salata, yoğurt, su ve az ekmekle servis yapalım. Yemeğe önce salata ve yoğurtla başlayalım. Salata ve yoğurt bittikten sonra tek çeşit yemeğimizi az ekmekle sunalım. Yemek bittikten sonra çocuk doymadığını söylüyorsa ikinci tabak yerine bir meyve verelim. Çünkü ikinci tabak yemek nereden bakarsanız en az 200-250 kaloridir. Ancak bir meyvenin kalorisi 50-60 kaloriyi geçmez.
Çocuğumuzu televizyon ve bilgisayardan koruyalım
Bilgisayar başında ölenler olduğunu biliyor muydunuz? Evet, yanlış duymadınız, bilgisayar başında ölen gençler var. 2007 yılında Çin’de bilgisayarda oyun bağımlısı bir genç bilgisayar başında ölü bulunmuş.
Bilgisayarlar, televizyonlar, iPad’ler çocuklarımızı sadece şişmanlatmakla kalmıyor, aynı zamanda onların daha içe kapanık, dikkati dağınık, asosyal, özgüveni eksik bireyler olmasına yol açıyor.
Yapılan bir araştırma, günde dört saatten fazla televizyon izleyen çocukların obez olduğunu ortaya koyuyor. Televizyon izlerken sadece hareket azalmıyor, aynı zamanda reklamlardan gelen abur cubur uyaranları da çocuğu yemeye teşvik ediyor. Bu durum televizyon izleme esnasında yeme isteğini artırdığı gibi sonrasında da
reklamı yapılan bir ürüne karşı aşırı istek duyulmasına neden oluyor.
Eğer çocuğunuzu şişmanlıktan korumak istiyorsanız günde sadece bir saat televizyon izlemesine izin verin. Ben hafta içi bir saat televizyon izlemesine, hafta sonu iki gün için birer saat bilgisayar başında vakit geçirmesine izin veriyorum.
Çocuğumuzu televizyon reklamlarından koruyalım
Çocuğunuzun izlediği çizgi film kanalında ne kadar sıklıkta ve hangi içerikte reklam oynatıldığına hiç dikkat ettiniz mi?
Sürekli “Lütfen çocuğunuza günde bir saatten fazla televizyon izlettirmeyin!” diyoruz. Ama bazen ben de bu konuda yenilgiye uğru- yorum ve çocuğun bir-iki saat televizyon izlemesine izin veriyorum.
Küçük oğlum Burak böyle bir çocuk kanalında çizgi film izlerken neredeyse 20 dakikada bir yaklaşık 10 dakika reklam oynatıldığını fark ettim. Çocuk özellikle reklamlarda büyütenmişçesine gözlerini alamadan televizyon izlemeye devam ediyordu. Reklam içeriğinin büyük bir kısmı çikolata, bisküvi, dondurma gibi hazır paketli ürünlerle ilgiliydi. Diğer kısmında ise oyuncak reklamları yer alıyordu.
Bu konuda, bir hastam da çocuğu daha 3 yaşındayken, okuma yazma bilmemesine rağmen, birlikte markete gittiklerini, çocuğun onu elinden tutarak direkt cips reyonuna götürdüğünü ve o sırada fazlaca reklamı yapılan bir cips paketine uzanarak cipsin ismini söylediğini ve ısrarla o marka cips istediğini anlatmıştı.
Rengârenk görüntülerin hızlı hızlı aktığı ve çok lezzetli olduğu vaat edilen onlarca abur cubur karşısında çocuğun düşüncesinin nasıl şekillendiğini düşünebiliyor musunuz? işte, çok uzak durulmasını şiddetle tavsiye ettiğimiz bu yiyecekler, albenisi yüksek bir şekilde çocuklarımızın beynine kazınıyor. Çocuk bu yiyeceklerin tadını merak ediyor ve bulabildiği ilk fırsatta bunları elde etmeye ve yemeye çalışıyor. Sonra da bir bakıyoruz ki çocuklarımız bunları bağımlı hale gelmiş…
Ben bu durumda şunu tavsiye ediyorum: Film esnasında reklama geçildiği an televizyonu kapatın ya da kanal değiştirin. Beraberinde de reklamların her zaman çok da lezzetli yiyecekler konusunda doğru söylemediğiyle ilgili küçük bir dedikodu yapın.
Çocuğumuzu abur cubur çekmecesinden uzak tutalım
Birçok evde ne yazık ki marketten alınan abur cuburlarla dolu özel bir çekmece bulunur. Birçok anne markete gittiğinde çocuğu kendisinden talep etmese bile bu rengârenk paketli ürünlerin cazibesine kapılarak bu ürünlerden almadan edemez. Bir süre sonra her markete gidişte bu ürünlerden almak davranış haline gelir ve çekmeceler günbegün dolar. Çocuk bu çekmecede kolayca ulaşabileceği abur cuburların olduğunu bilir ve sürekli bu ürünlerden yemeye başlar. Şeker ve yağ oranı çok yüksek olan bu ürünlerden her gün bir tane bile yemek kilo artışına neden olur. Tabii bu ürünleri sadece çocuk değil, çoğu zaman anne babalar da tüketir.
Kilo sorunuyla ilgili gelen birçok hastama sorduğum sorulardan biri de evdeki bu abur cubur çekmecesinden kurtulup kurtulamayacağı… Üzülerek görüyorum ki her şeye rağmen anneler bu çekmeceden kurtulmak istemiyor ve savunma mekanizması olarak hemen çocuklarını gösteriyorlar: “Ama çocuklar çok seviyor.” Ben de diyorum ki, “Ama o yiyecekler çocuklarınızı sevmiyor. Onların sağlığını bozuyor, onları şişmanlatıyor.”