Hain darbe girişimi sonrası hayat normale dönmeye başladı. Herkeste tehlikenin artık bertaraf edildiği, deyim yerindeyse “düşmanın belinin kırıldığı” düşüncesi hakim. Ne yalan söyleyeyim, darbe girişimi sonrası oluşan birlik ve beraberlik havasını gördükten sonra ben de öyle hissediyorum. Ama durum ne yazık ki öyle değil.. Karşımızdaki düşman sanki yedi başlı ejderha gibi.. Bir başını kesiyorsunuz, yerine iki tane çıkıyor. Yüzyıllardır bu böyle maalesef…
Bu darbe girişimini planlayanlar, basit kişiler değil.. Arkasında çok büyük devletler ve büyük gizli servisler, büyük bağlantılar var.. Onlar kimdir diye sormayın, zaten kendilerini saklama gereği bile duymuyorlar artık… Böylesine büyük bir saldırıyı planlayanların elbette A, B, C planları olacaktır. Nitekim A planları tepetaklak olunca, hiç ara vermeden B planlarını uygulamaya koydular. Şimdi bu B planının ne olduğundan bahsedeyim.
Doğuda bölücü terör örgütünün yenilgiye uğramasının en önemli sebeplerinden biri, bölgedeki vatandaşların desteğini kaybetmesidir. Halk desteği olmayınca hiçbir örgütün orada tutunması mümkün değildir. Burada bir hatırlatma da yapayım. PKK Doğu Karadeniz Bölgesine sızmaya çok çalıştı ama bunu beceremedi. Şimdi yapmak istedikleri şey, hem bölücü terör örgünün, Kürt vatandaşlar nezdinde kaybettiği güveni yeniden kazanmasını sağlamak hem de Doğu Karadeniz Bölgesinde varlık gösterebileceği şartları oluşturmak. Bunu sağlamak için de ilk etapta, insanları birbirine düşürüp, yeni bir çatışma ortamı yaratmak niyetindeler.
Bunun sinyalleri gelmeye başladı bile.. Biliyorsunuz, fındık toplamak için bölgeye gelen çok sayıda Kürt vatandaşımız var. Çeşitli el ilanlarıyla bunlara iş verilmemesi isteniyor. Yine aynı karanlık eller bazı bahçeleri ateşe verecekler ve suçu Kürt vatandaşlarımıza atmaya çalışacaklar. Böylece halklar arasında, yüzlerce yıl bozamadıkları kardeşliği bozup, çatışma ortamı yaratacaklar. Başarılı olacaklarını zannetmiyorum ama başarılı olamasalar bile çok can kaybına sebep olacaklarından korkuyorum.
Burada her iki bölge insanına da çok uyanık olmalarını tavsiye ediyorum. Farklılıklarımızı kullanıp bizleri birbirimize düşman etmek isteyenlere asla müsamaha göstermeyelim. Özellikle basınımızın, yaptığı haberlerde çok dikkatli olması gerekiyor. Bu tür provokasyonlarda kullanılan en güçlü ve en etkili enstrüman maalesef yazılı-görsel basın ve sosyal medyadır.
Ben, hangi etnik kökenden, hangi siyasi görüşten olursa olsun tüm halkıma buradan haykırıyorum! Her duyduğumuz dedikoduya, her habere hemen itibar etmeyelim.. Yakaladığımız birlik ve beraberlik ruhunu kaybetmeyelim. Bu gelen darbenin ikinci dalgasıdır. Birincisini nasıl kenetlenerek atlattıysak bu saldırıyı da gene kenetlenerek, büyümeden atlatalım. Yeni ölümler olmasın.. Musibetler karşısında kardeşliğimizi koruyup, birlik olalım.
“Gevşeklik göstermeyin, üzüntüye kapılmayın. Eğer inanmışsanız, üstün gelecek olan sizsiniz.” (Âl-i İmran Suresi 139. Ayet