Gücümüzü ve yeteneklerimizi görmek için başımıza bazı musibetlerin gelmesi gerekiyormuş demek ki… Yaklaşık bir buçuk ay önce büyük bir darbe girişimi atlattık. Öyle az buz bir şey değildi bu… Koskoca Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı, ordumuzun Başkomutanı öldürülmek istendi.. Genelkurmay Başkanı tutsak edildi.
Bazı generallerimiz bu hain darbe girişiminde yer aldılar.. Bazı subaylar, inanılır gibi değil ama Yunanistan’a sığındılar. (Kurtuluş Savaşı sırasında, Yunan askerleri tarafından akla hayale gelmeyecek işkencelerle öldürülen sivil vatandaşlarımızın kemikleri ne kadar sızlıyordur siz hayal edin artık…) Halkımızın üzerine ateş edildi… 240 masum hayatını kaybetti.. Üstelik dost bildiğimiz, müttefik bildiğimiz ülkeler üstü kapalı da olsa son ana kadar darbecileri destekledi.
Ama sonuçta ne oldu ? Verilmiş sadakamız varmış ki Allah devletimizi, milletimizi bu çok büyük beladan korudu. Halkımız ve devletimizin hizmetinde olan askerlerimiz el ele verip bu belayı defettiler. Bu esnada sayısız kahramanlıklara şahit olduk. Kurtuluş Savaşında, Çanakkalede yaşanan kahramanlıkların bir hikayeden ibaret olmadığını, yeri geldiğinde milletimizin böyle destanları tekrar tekrar yazabileceğini görmüş olduk.
Şimdi bir başka mucizeye şahit oluyoruz.. Daha bir buçuk ay önce böyle bir badire atlatmış olan ordumuz, bu kadar kısa sürede kendi içindeki kötü uru temizleyip, Suriye’de operasyona çıktı. Üstelik çok başarılı bir operasyon. Yaklaşık on iki saatte Cerablus DAİŞ’ten temizleniverdi.
Bu operasyon gerekli miydi ? derseniz, evet çok gerekliydi, hatta geçe kalınmış bir operasyondu derim. Her şeyden evvel, Türkiye’nin “kırmızı çizgim” dediği Fırat’ın batısı konusunda ne kadar ciddi olduğunu, bölgede bir “oldu bitti” oluşuma asla müsaade edilmeyeceğini dosta düşmana göstermiş olduk. Ayrıca, YPG’nin de DAİŞ ile savaşmadığını, hepsinin tek merkezden idare edildiğini de görmüş olduk.
Yeri gelmişken bir konuda hassasiyet gösterilmesi gerektiğine inanıyorum. Güney sınırımızda bir “Kürt koridoru” oluşumundan bahsediliyor. Bu tabir hatalıdır. Oluşturulmak istenen “Kürt koridoru” değil, “PKK koridoru”dur. Unutmayalım, o bölgede PKK ve benzeri örgütleri sevmeyen, onları kabullenmeyen çok sayıda Kürt var. Ben PKK’nın veya ismi her neyse, aynı amaca hizmet eden diğer örgütlerin de sahipleri tarafından uzun süre destekleneceğine inanmıyorum. İşleri bittiğinde çöp sepetini boylayacaklar. Asıl yapılmak istenen, güney sınırımızda kontrollü bir bölge oluşturup Arap dünyası ile bağlantımızı kesmek.. Artık bu PKK ile mi olur, YPG ile mi olur, kiminle olursa…
Türkiye’nin böyle bir oldu bittiye müsaade etmeyeceği, edemeyeceği artık net olarak görülmüştür. Operasyonun amacı sınırımızdaki güvenliği sağlamak ve olası mülteci akınlarını önlemek olarak açıklansa da askerimizin orada kalışının, kısa süreli olmayacağı anlaşılıyor..
Allah ordumuza zeval vermesin.. Devletimizin düşmanlarına fırsat vermesin… Böyle yüce bir milletin mensubu olmaktan gerçekten gurur duyuyorum.