Misal ; Ramazan gelir, illa birileri çıkar, oruç tutmuyor diye birini darp eder. Ardından bu olay köpürtüle köpürtüle günlerce basınımızda yer alır.. Koca koca profesörler, yok şeriat tehlikesi yok bilmem ne diye televizyonlarda ahkam keserler… Olay öyle abartılır ki, her oruç tutmayan linç ediliyor zannedersiniz..
Kurban Bayramı gelir, birkaç merhamet yoksunu geri zekalının, “kurban kesiyoruz” diye yaptığı vahşiliğin görüntüleri, günlerce tekrar tekrar gösterilir. Bu öyle abartılır ki, tüm Müslümanların hayvanlara eziyet etmekten hoşlanan vahşiler olduğuna inanacak hale gelirsiniz. (Tabii İspanya’da boğaların işkence edilerek öldürülmelerine kimsecikler ses çıkarabilemez… O iş başkadır çünkü…)
Duyguların çok hassas olduğu milli bayramlarda da yaşanır böyle şeyler. En sık yapılanı da Atatürk’e hakarettir..
Sonuçta ne olur ? Önce bu kişiler yakalanır, birkaç gün televizyonlarda gösterilir, gazeteler yazar ve olay gündemden düşünce de unutulur gider.
İşte birkaç gün önce de gene çıktı böyle biri… Efendi, otobüste giden bir hemşirenin kıyafetini beğenmemiş ve tekmeyle saldırmış. Neymiş efendim, giydiği şort ortama uygun değilmiş…
Üstelik bu ruh hastası şahıs bir firmada güvenlik görevlisi olarak çalışıyormuş.
Ama olayın asıl ilginç yanı bundan sonra başlıyor. Her zamanki gibi bu şahıs da kısa sürede yakalanıyor, sorgusu yapılıyor ve tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılıyor. Daha sonra, belki de toplumda oluşan tepki nedeniyle tekrar gözaltına alınıyor ve bu sefer tutuklanıyor. Gerekçe; “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama” ve “İnanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme”
Şimdi gel de sorma… Saldırgan ilk yakalandığında kanunda bu maddeler var mıydı ? Vardı. Peki o zaman neden serbest bırakıldı ? Neden ilk seferde tutuklanmadı ? Bu adamın benzer saldırılar yapabileceği hiç akla gelmedi mi ?
Adaletin ne kadar önemli olduğunu söylemeye bile gerek yok. Ama bu tür uygulamaların, halk arasında adalete olan güveni ciddi ciddi sarstığı da bir gerçek. Sinek küçük olsa da mide bulandırıyor doğrusu.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımız, “Kadına şiddet her ne sebeple olursa olsun kabul edilemez. Bakanlık olarak olayın takipçisi olacağız” demiş.
Ben buna katılmıyorum. Bu olayı “Kadına şiddet” olarak değerlendirirsek, yaşanan asıl “Kadına şiddet” olaylarını hafifletmiş oluruz. Bu düpedüz bir ruh hastasının yaptığı saldırıdır. O an şortunu beğenmemiş bir kadına saldırmış. Yarın, söz gelimi pantolonunu veya gömleğini beğenmedi diye başka bir erkeğe veya çocuğa saldırmayacağını nereden bileceğiz..
Tut ki kadının biri de çıktı, olur ya “Herifin tipi ortama uygun değil” deyip tekmeyi bu adamın suratına geçirdi… Ne diyeceğiz şimdi ? “Erkeğe şiddete hayır” mı ?