Son günlerde Ortadoğu’da yaşanan vekalet savaşlarının gittikçe yoğunluk kazandığına şahit oluyoruz. “Vekalet savaşları” diyorum ama artık asıllar da tüm güçleriyle sahaya iniyorlar. Üstelik artık kendilerini gizleme gereği bile duymadan… Vekillerden bekledikleri başarıyı elde edemediler… Hedef Ortadoğu’yu çıkarlarına göre şekillendirmekti… Büyük oranda başarılı da oldular ama sıra Türkiye’ye gelince çok sert bir duvara çarptılar ve planları paramparça oldu. Çarptıkları Türk halkının birlik ve beraberliğiydi, yıkamadılar.

Birkaç gün önce Beşiktaş ve Kayseri’de de olduğu gibi çok acımasız, çok vahşi saldırılara maruz kaldık. Ciğerlerimiz kavruldu, kahrolduk… Gencecik bedenleri toprağa verdik ama bölünmedik. İşte en büyük gücümüz de budur. Saldırılar karşısında tek vücut olabilmek. (Bir de bütün Türk dünyasının birleştiğini düşünün… Bu gücün önünde durabilecek, bu güce karşı koyabilecek başka bir güç hayal edebiliyor musunuz ?)

En son da Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov, gerçekleştirilen bir suikast sonucu öldürüldü. Önceki saldırıları bazı terör örgütleri üstlendi, bu saldırıda da oklar FETÖ terör örgütünü gösteriyor. Ancak örgüt ismine takılıp kalmamak lazım. Çünkü hepsinin arkasında aynı karanlık ellerin olduğunu biliyoruz artık. Burada asıl önemli olan “Amaç”. Amaç ne ?

Yaşadığımız olaylara şöyle biraz yukarıdan baktığımızda bu amaç açıkça görünüyor.

Suriye’de yaşanan gelişmelere baktığımızda inisiyatifin Batı ve ABD’den bölge ülkelerine, yani Türkiye, Rusya ve İran’a geçtiği görülüyor. Bu durum, bölgedeki  güç dengelerini Batı’nın ve ABD’nin aleyhine olacak şekilde değiştirdi.

Bölgede oluşan Türk- Rus yakınlaşması Suriye’de barış umutlarını da bir hayli arttırdı. Batı’nın ve özellikle ABD’nin, Ortadoğu’da barış filan istemediği de çok açık. Çünkü çıkarları bunu gerektiriyor. İşte tam da böyle bir ortamda, hem de öne  alınan Suriye barış görüşmeleri arefesinde Rusya Büyükelçisi öldürülüyor. Cinayetin, Türk-Rus dostluğunu hedef aldığını anlamak için müneccim olmaya gerek yok herhalde…

Haberi ilk duyduğumda en büyük korkum, bu provokasyonun Türk-Rus ilişkilerini bozacağı ve barış görüşmelerini bitireceği oldu. Allah’tan ki korkulan olmadı ve iki ülke de bu oyuna gelmedi.

Türkiye, Rusya ve İran ittifakının ne kadar önemli olduğunu sadece ben söylemiyorum. Fransa’da yayınlanan, 15 Aralık 2016 tarihli Le Monde gazetesinin yorumunda bakın ne deniyor :

…..Tabii ki Rusya – Türkiye – İran bloğu, dünyanın bütün dengelerini değiştirir. Bu blok, Ortadoğu’nun kontrolünü tümüyle ele geçirir. Avrupa’yı küçük kıtasına hapseder. Kafkasları, Afganistan’ı, Pakistan ‘ı kendi gücüne katar. Müslüman dünyayla yakın bir ilişki kurar. Petrol kaynaklarına egemen olur. Blok, Çin’le de işbirliği yapabilir. Bu gelişme, Avrupa, Amerika ve biraz da Japonya’dan oluşan ‘Batı’nın, dünyadaki etkinliğini inanılmaz bir biçimde azaltır. Yeni blok asker, enerji ve para açısından çok güçlenir….

Birliğimizi hedef alan terör saldırılarının amacı açıkça anlaşılıyor öyle değil mi ?

Tarihleri boyunca sömürdükleri ülkeleri kaybettikçe hırçınlaşıyorlar. Ekonomileri bozuldu, yolun sonuna geldiler. Artık varlık mücadelesi veriyorlar. Avrupa Birliği ve ABD yolun sonunda. Bu sepele her türlü vahşeti yapabilecek durumdalar. Abarttığımı düşünmeyin. Ellerindeki muhteşem propaganda imkanlarıyla şu ana kadar gerçeği gizlemeyi başardılar ama artık mızrak çuvala sığmıyor.

Az kaldı… Kazanmanın şafağındayız. Şu anda tek bir şeye ihtiyacımız var. Birlik ve beraberlik.. Birliğimize kastedenlerin oyununa gelmeyelim. İnkar etmiyorum. Evet çok büyük bir bedel ödüyoruz.

Unutmayalım… Son çırpınışlarını yapan bir canavardan her türlü vahşet beklenir. Bu sebeple her türlü tedbiri almak da sorumlulara düşüyor.