GÜNEŞ NE KADAR SICAKTIR?
Güneşin ısısından eskilerin pek fazla söz etmemeleri şaşırtıcıydı. Onlar güneşin ışık kaynağı oluşundan haberliydiler. Ancak bu gök cisminin ısı kaynağı oluşuna değinmemeyi yeğliyorlardı. Eski yazarların güneştanrı tarafından kullanılan ve alevler içinde parıl parıl parıldayan savaş arabaları ile çevreye ışık saçan atlarım tanımlamalarını okuyoruz. Oysa, bu tanımlamalar içinde sistemin ısısı hiç yer almıyordu. Daha sonra gezegenlerarası yolculuklara ilişkin yazılan bilimkurgu türünden yapıtlarda da Ay’ın yanısıra güneşe yapılan ziyaretler anlatılırken hep güneşin parlaklığından söz edilmiş, ısısına hiç değinilmemişti.
Bununla birlikte hepimiz gündüzleri havada güneş görünüyorsa güneşsiz güne ya da geceye göre havamn sıcak olduğunu biliriz. Ayrıca, yazları kış günlerine göre; güneş tepedeyken eğilmiş durumuna göre ya da güneşli yerlerin gölgeliklere göre daha sıcak oluşundan haberliyizdir. Şu halde burada önemli olan güneşin sıcak olması değil, onun çevredeki ısıyı nasıl artırdığıdır. Yalın gerçek, güneşin ısısını 150 milyon kilometreden algıladığımıza göre, onun hem büyük ve hem de kızgın sıcaklıkta oluşudur. Ne şanslıyız ki, güneşin sıcaklık derecesini ölçmek üzere onun yüzeyine bir termometre daldırmak zorunda değiliz. Şu halde güneşin ışığının nitelik ve niceliğinin onun kendi sıcaklığına bağlı olduğu ortaya çıkmaktadır.
1789 yılında AvusturyalI fizikçi Josef Stefan (1835-1893) herhangi bir cismin toplam ışınımının onun mutlak sıcaklığının dördüncü derecede üssüyle arttığını gösterdi. (Mutlak sıcaklık, mutlak sıfır noktasının üstündeki sıcaklıktır. Mutlak sıfır noktası ise, tüm cisimlerin donduğu en düşük sıcaklık derecesi olan -273 °C’dır.) Mutlak sıcaklık iki katına çıkarsa, o cismin toplam ışınımı 24 ya da 16 kez artar. Eğer mutlak sıcaklık üç katına çıkarsa, cismin toplam ışınımı 34 ya da 81 kez artar ve bu böylece sürer gider.
Daha sonra 1893 yılında Alman fizikçisi Wilhelm Wien (1864-1928) ısıtılan bir cismin ışınımının en çok olduğu noktada bir ışık oluşturduğunu ve sıcaklık arttıkça bu noktanın tayfta kırmızı uçtan mor uca doğru ilerlediğini buldu. Güneşin bu en fazla ışınım noktası tayfın sarı ışık kesimindeydi. Ve onun gerçek yeri güneşin yüzeyinin sıcaklığının 6.000 °C dolayında olduğunu biliyoruz.
Ancak bu gerçek yalmzca güneşin yüzeyi için geçerlidir. Yeryüzünün durumu ve diğer gezegenleri ele aldığımızda, bir gökcisminde yüzeyden derinlere doğru inildikçe sıcaklığın artmakta oluşundan kuşkulanmak üzere her türlü nedene sahibiz. Güneşin yüzeyinden derinlere doğru gömüldüğümüzü hayal edersek, oranın da giderek ısındığı anlaşılır. Öncelikle güneşin yüzeyinin dünyanın merkezi kadar sıcak olduğu ve güneşin kültesinin de ye ryüzününk ünden çok fazla olduğu gözönünde tutulursa, güneş merkezinin çok büyük basınçların etkisi altında kalacağı ortaya çıkar. Bu durumda güneşin merkezinin 50.000°C’dan çok
daha fazla sıcak olduğu düşünülebilir. Ancak, orası ne kadar fazla sıcaktır?
Bu soru üzerinde ilk kez 1920’li yılların başlarında İngiliz gökbilimcisi Arthur Stanley Eddington (1882-1944) tarafından çalışmalar yapıldı. Gökbilimci işe güneşin dev büyüklükte kızgın bir gaz topu olduğunu varsayarak başladı ye onun aşağı yukarı yeryüzünde incelediğimiz gazlar gibi hareket edebileceğini düşündü. Güneşin yerçekimi gücüyle üzerinde maddeler merkezine doğru çekilecekti. Aslında güneş tümüyle gazlardan oluşsa kısa zamanda bu çekim gücünün etkisiyle büzülüp küçülecekti. (Bu kitapta ilerde göreceğimiz gibi, bazı koşullar altında güneş böyle hareket edebilirdi.) Ancak, şu anda güneş büzülüp çökmediğine ve dev boyutlarım koruduğuna göre, bu çekim gücüne karşı güneşin maddesini şişirip küçülme eğilimine direnen bazı güçleri var olmalıdır.
Eddington’un (ya da başka bir kişinin) bu durumda düşünebileceği tek şey, olayda sıcaklığın oynadığı rol olmalıydı. Sıcaklık yükseldikçe gazlar hacim olarak genleşir. Durumu yeryüzündeki deneyimlerimizden biliyoruz. Bundan dolayı gökbilimci Eddington güneşin bir denge ortamında bulunduğunu algıladı. Olayda iç ısı onu genleşmeye zorlarken yerçekimi gücü de onu büzülmeye zorluyor ve sonuçta bir denge durumu oluşuyordu. Bu denge ortamında güneş yıldan yıla ve sonsuza değin aynı büyüklükte kalacaktı.
Eddington güneşin içe doğru çekilişinde zorlayıcı gücün ne büyüklükle olduğunu biliyordu. Bu durumda iş, güneşi oluşturan maddeyi dışa doğru itecek ve dengeyi sağlayacak ısıyı hesaplamaya kalıyordu. Gökbilimci şaşkınlıklar içinde kalarak güneşin merkezindeki sıcaklığın milyonlarla ifade edilecek derecelerde olduğunu keşfetti. Günümüzde bu konuda genellikle benimsenen sıcaklık derecesi 15.000.000 °C’dır.