NOVA NEDİR?
Yıldızların evrimi ve bireysel yıldızların doğasının değişmesinden söz ettikçe gökyüzünün mükemmel ve değişmez nitelikte olduğuna ilişkin eski Aristocu düşüncelerden uzaklaşırız. Bununla birlikte, yıldızların evrimi pek ağır gelişir. Yıldızları bir ömür süresince ve hatta birkaç yüzyıl boyunca gözlemlemek bize birçok değişikliğin oluşumu hakkında fikir vermez.
Oysa ki, arada bir gökteki değişmelere ilişkin hiç de yanıltıcı olmayan izlenimleri ediniriz. Çünkü, birdenbire gökyüzünde bir yerde eskiden orada olmayan bir yıldız görünüverir. Gökyüzünde böyle yeni bir yıldızın görülüşüne ilişkin ilk kayıt onu Akrep takımyıldızı içinde İÖ 134 yılında gördüğü varsayılan gökbilimci Hipparchus tarafından yapılmıştır. Ancak bu olayın doğruluğundan emin değiliz. Çünkü olaya ilişkin elde bulunan tek kayıt olaydan iki yüzyıl sonra Romalı yazar Pliny tarafından tutulmuş bulunuyordu.
İS 100’lü yıllarda Eski Yunan gökbiliminin iyice gerilemesinden sonra, en iyi gökbilimciler Çin’de yetişmeye başladılar. Bu gökbilimciler 100 ile 1100 yılları arasında hepsi de parlak olan yeni birtakım yıldızları bildirdiler. Bunlardan, Venüs gezegeninin iki yüz katı parlaklığında olan yeni bir yıldızı 1006 yılında ve gene Venüs’ten iki, üç katı parlak olan bir başka yeni yıldızı 1054 yılında haber verdiler.
Bütün bu yıldızların varlığı kısmen o dönemde Avrupa gökbilimi gerilediği ve kısmen de bu yıldızların en parlak olanları bile takımyıldızları sürekli izlemeyenler için kolayca ayırt edilemeyeceği için Avrupalı gökbilimciler tarafından bildirilmemiştir. Dahası, Avrupalı gökbilimciler gökyüzünün değişmezliğine ilişkin Aristocu düşünce şekline o denli yürekten inanmışlardı
ki, yeni yıldızları görmüş olsalar bile belki de biz yanılıyoruz diye rapor etmekte duraksamalardır.
Çinliler tarafından varlığı bildirilen bu yıldızlar tek bir durumları dışında hep birer yıldız gibi hareket etmişlerdir: Ayral durum, onların yeni yıldız olmalarının vamsıra gökte geçici olarak kalışlarıydı. Bunlar, parlak ışık noktalarıydı ve gökte göründükleri sürece yakınlarındaki yıldızlara göre hareket etmiyorlardı. Bu yüzden meteorit ya da kuyrukluyıldız olamazlardı. Bu tür yıldızların hiçbiri gökyüzünde pek uzun süre görülmüyordu. 1006 yılında görülen ve Venüs’ten çok parlak olanı bile, gökyüzünde yalmzca tıç yıl süreyle kalmıştı. Bu süre boyunca giderek sönükleşmiş ve sonunda gözden kaybolmuştu.
Bu konuda dönüm noktası 1572 yılında ve Koltuk takımyıldızı içinde yeni bir yıldız görüldüğünde meydana geldi. Bir kez daha, yeni yıldız ilk kez görüldüğünde Venüs gezegeninden birkaç kez daha parlaktı. Gündüz bile görülebiliyor ve aysız gecelerde pek soluk bir gölge veriyordu. O sıralar Avrupa gökbiliminde uyamş çağına girilmişti. Ve zamamn en büyük gökbilimcisi olan DanimarkalI Tycho Brahe bu yeni yıldızı görerek inceledi. Brahe, yeni yıldızı on altı ay süreyle her bulutsuz gecede gözlemledi. Bu süre boyunca yıldız ağır ağır sönükleşti ve sonunda ortadan kayboldu. Brahe bu yıldız hakkında De Nova Stella (“Yeni Yıldızla İlgili” demektir.) adım verdiği bir kitap yazdı. Sonuç olarak o günden beri yeni görülen yıldızlara nova denilmeye başlandı.
Bu yıldız kadar parlak olmasa bile, bir başka yeni yıldız 1604 yılında Yılancı takımyıldızı içinde görüldü. Bu yıldız da, ünlü gökbilimci Johannes Kepler tarafından gözlemlenip incelendi.
Beş yıl sonra teleskop ilk kez kullanılmaya başlandı. Ve yavaş yavaş gökbilimciler yıldızları inceleyecek öteki aygıtları buldular. Bununla birlikte yazgının tuhaf bir oyunu sonucu 1604 yılından bu yana gökyüzünde gezegenler kadar parlak hiçbir yıldız görünmedi.
Elbette ki, orta derecede parlak novalar görülüyordu. 1800’ lü yıllarda birinci kadirden yıldızlar kadar parlak ama Jüpiter ve Venüs gezegenleri kadar aydınlık olmayan birkaç nova gözlemlendi. 1901 yılında Perse takımyıldızı içinde Perse Novası görüldü. Bu nova, Vega yıldızı kadar, hatta 1918 yılında görülen ve 1604 yılından beri en parlak kabul edilip bir süre Sirius yıldızı kadar ışıklı görülen Kartal Novası’ndan bile daha parlaktı. Daha
sonraları 1934 yılında Herkül Novası ile 1975 yılında Kuğu Novası görüldüler.
Teleskobun keşfinden önce novalar onları gözlemleyen kişilere tümüyle tuhaf görünüyorlardı. Hiç bilinmeyen bir yerden ortaya çıkıyor ve sonunda evrende sönükleşip kayboluyorlardı. Onlar, felaketleri duyurmak üzere Tanrı’ların özel mesajları mıydı? Gökyüzünün çöküşüne değğin doğal düzenin işaretleri miydi? O sırada Avrupa’da etkinlik gösteren bir avuç gökbilimciden hiçbirinin novalaıdan söz etmeyişine şaşırmamak gerek.
Oysa ki, teleskop her şeyi değiştirdi. Sözgelişi, Perse Novası tümüyle sönükleşip ortadan kaybolmamıştı. Çıplak gözle görülmeyecek kadar soluklaşmış ama teleskopla gözlemlenecek durumda kalmıştı. 1900’lü yıllarda görülen novalar için de durum aym oldu. Dahası, novanın bulunduğu yerin fotoğraflarında novamn tam olduğu noktada daha soma pek sönük bir yıldız görülüyordu.
Belli ki, bu sönük yıldız birdenbire parlaklaşmış, kısa süre kadiri binlerce kez artmış ve soma eskiden olduğu gibi sönük bir yıldız haline dönüşmüştü. Eğer özenli fotoğrafları çekilirse
nova durumu sona erdikten soma oradaki yıldızdan çıkan gaz bulutları fark edilebiliyordu. Bu da yıldızda bir patlama olduktan sonra onun eski durumuna dönüşünün bir göstergesiydi.
Ve bu durumda ortaya başka bir sorun çıkıyordu: Böyle kararlı ve sessiz bir durumda kalan bir yıldız neden birdenbire patlamıştı?
1954 yılında Amerikalı gökbilimci Merle F. Walker yirmi yıl önce Herkül Novası olarak patlayan sönük gök cismini incelerken onun bir çiftyıldız olduğunu keşfetti. (Bu iki yıldız, ortak bir ağırlık merkezi çevresinde dönüyorlardı.) Ve bu yıldızlardan biri, beyaz cüce idi. Bu durum aynen Sirius A ve Sirius B yıldızlarında görülenin aymsı idi. Ama, arada önemli bir fark vardı. Sirius A ve Sirius B yıldızları birbirinden oldukça uzaktaydılar ve kesinlikle birbirlerine 1 milyar kilometreden yaklaşmadan 50 yılda birbirinin çevresinde dönüyorlardı. Oysa ki, Herkül Novası’ndaki iki yıldız birbirinin çevresinde 4 X/z saatte bir dolanmaktaydı. Bunun anlamı, iki yıldızın birbirlerine pek yakın oluşları demekti. Aslında birbirlerinden yalmzca 1,5 milyon kilometre uzaklıktaydılar.
Bu şekilde birbirlerinin üzerinde güçlü çekim etkileri bulunuyordu. İçlerinden daha büyük ve normal yıldızlar boyutunda olanında bulunan kızgın sıcaklıktaki hidrojen gazı, yüzeyinde korkunç bir çekim gücü olan öteki yıldız minik beyaz cüceye doğru sızıyordu. Eğer bazı nedenlerle normal orandan daha fazla hidrojen beyaz cüceye sızar ve onun yüzeyine yerleşirse, minik yıldızın yoğun çekim gücüyle kendi maddesinin içine doğru öyle kuvvetle bastırılacaktı ki, orada çakma şeklinde füzyon işlemi başlayacaktı. Bu, çok güçlü bir füzyon patlamasıydı ve ardından nova durumu görülüyordu.
1954 yılından beri tüm orta parlaklıkta novaların birbirine çok yakın durumdaki çiftyıldızda gerçekleştiği ve bu yıldızlardan birinin beyaz cüce olduğu saptandı. Bunun anlamı, bizim güneşimizin kesinlikle birdenbire bir nova olamayacağı demektir. Çünkü, yalın olarak güneşimiz bir çiftyıldız değildir.