Baba oğul ilişkiniz nasıl?
Kur’ân’ın aile hayatına getirdiği en önemli düzenlemelerden birisi de aile fertlerinin birbirlerine hitap şekilleridir. Babanın evlâdına, evlâdın babasına nasıl hitap edeceği, nasıl sesleneceği, konuşurken nasıl bir üslup kullanacağıdır.
Bu konuda peygamberlerle oğulları arasındaki ilişkiler örnek olarak verilir. Çünkü Yüce Allah, her konuda örnek olarak insanların önüne peygamberleri çıkarır.
Nuh Aleyhisselâmı bilirsiniz. Bin seneden fazla yaşamış. Kur’ân’ın ifadesiyle 950 sene peygamberlik yapmış. İnsanlara hak dini, Allah’ın varlık ve birliğini, ölümden sonra sonsuz bir hayatın geleceğini anlatmış.
Bu süre içinde kendisine sadece seksen kişi iman etmiş. İman etmeyenlerin başında da hanımı ve oğlu geliyor.
Peygamberlerinin sesine kulak vermeyen, onu yalanlayan, onunla alay eden eski kavimlerin başına belâ ve felâketler gelir ve çoğu kereler de yok edilirlerdi.
Nuh tufanını hatırlayın. Azap gelip çatmadan önce Cenâbı Hak Nuh Aleyhisselâma büyük bir gemi yapmasını ilham eder.
Geminin yapımı bittikten sonra Hz. Nuh, kendisine iman edenlerden başka her canlıdan birer çift gemiye alır.
Yerden fışkıran sular, gökten inen şiddetli ve sürekli yağan yağmur sonunda her taraf su altında kalır.
İnananlar gemide, direnenler, inanmayanlar ise dışarıda kalır.
Gemiye binmeyenlerin arasında Hz. Nuh’un oğlu Kenan da vardır.
Yıllarca hak dine davet ettiği halde, baba yüreği oğlundan vazgeçecek değildir. Son olarak tekrar yalvarır, yakarır, gemiye binmesini ister.
“Haydi, yavrum, oğulcuğum, bizimle beraber gemiye bin ve kafirlerden olma.”
Kenan yine, “Ben bir dağa sığınacağım, o beni sudan korur” diyerek direnir, gemiye binmeye yanaşmaz. Baba ile oğlu arasına azgın bir dalga gelir ve Kenan sulara kapılır gider. (Hud Sûresi, 42-43)
Her hareketiyle babasının karşısında yer alan, ona karşı gelen, dinlemeyen, aleyhinde olanlarla birlikte hareket eden oğluna, Hz. Nuh bir baba olarak hiçbir zaman nezaketini bozmuyor, yalvarır bir üslupla selâmet gemisine davet ediyordu.
Ona karşı sert bir tavır ve tutum takınmıyor, Kur’ân’ın ifadesiyle, “Evlâdım, yavrucuğum, oğulcuğum” anlamında, “Yâ buneyye” diyor.
Kur’ân, gerek baba oğul, gerekse anne oğul, baba kız ve anne kız arasında uyulması gereken bu üsluba dikkatimizi çekiyor.
■ ■ ■
Evlât ile baba arasındaki güzel bir örnek de İbrahim Aleyhis selâmla, babası Âzer arasında geçer.
Âzer, tanrılık iddia eden Nemrut’un putçusu idi. Put yapıp, satıyor, puthanede çalışıyordu. Hz. İbrahim Allah tarafından peygamber olarak görevlendirilince, babasını da hak dine, tek bir Allah’a davet etmeye başladı.
Babası belli bir konumda, belli bir mevkideydi. Kralın yanında önemli bir yerdeydi.
Bir peygamber olması hasebiyle Hz. İbrahim’in, babasını bu kötü halden kurtarması gerekirdi.
Kur’ân’ın ifadesiyle babasına şöyle yalvarıyordu:
“Babacığım, işitmez, görmez ve hiçbir ihtiyaçtan seni kurtarmaz şeylere niçin tapıyorsun?
“Babacığım, sana gelmeyen bir ilim bana erişmiştir. Gel bana uy da, seni doğru bir yola eriştireyim.
“Babacığım, şeytana tapma. Muhakkak ki şeytan Rahman’a isyan etmiştir.
“Babacığım, korkarım ki, Rahman’dan sana bir azap erişir de, Cehennemde şeytana arkadaş olursun.”
Bir evlât olarak Hz. İbrahim, babasına bu şekilde nazik bir ifade ile yalvarıp yakarırken, onu kurtarmaya çalışırken, inançsızlıkta direnen baba şöyle karşılık veriyordu:
“Ey İbrahim! Sen benim ilâhlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer bu işe son vermezsen seni taşlarım. Uzun bir süre benden uzak dur.”
Hz. İbrahim, müşrik babasının bu tehditlerine ve sert karşılık vermesine rağmen yine aynı üslubu devam ettirdi:
“Sana selâm olsun. Rabbimden senin için af dileyeceğim. Muhakkak ki, O bana karşı çok lütufkârdır.” (Meryem Sûresi, 42-47)