Çocuğumuzu yemekten koruyalım
ikinci Dünya Savaşı sonrasında büyüyen annelerimiz ve bizim kuşağımız gerçekten yokluklarla büyüdü. Evde iki çeşit yemek olması büyük bir lüks sayılırdı. Babam nadiren eve muz aldığında “Kabukları da yenir mi acaba?” diye sorduğumu hatırlarım. Çikolata o kadar değerli bir yiyecekti ki sadece bayram günlerinde eve girerdi. Çoğu bayramlarda da biz çocuklara mendil ve iki adet bisküvi içinde lokum verirlerdi.
Günümüzde ise durum tamamen değişti. Her yer yiyecek ve içecek dolu.
Gerçi kalitesi geçtiğimiz yıllara nazaran sorgulanır belki, ama çocukken çok pahalı bulduğumuz çikolatalar, gazozlar, şekerlemeler hem çok ucuz hem de bütün bakkallarda ve marketlerde çabuk ulaşılabilir durumda. Durum böyle olunca çocuğunuza verdiğiniz 2 liralık bir harçlıkla iki çeşit bisküvi, çikolata veya dondurma alması mümkün. Evde ise gıda endüstrisinin gelişmesi, yiyecekleri saklama yöntemlerinin ilerlemesiyle her an her istediğimizi bulmamız mümkün. Artık evlerimizde en az iki çeşit yemeğin olduğu sofralar kuruyoruz.
Çocuğun karşısına sürekli böyle yemekler çıkınca çocuk yemeye başlıyor. Anne baba da bu konuda duyarsızsa ve çocuğun yemesini engellemiyorsa çocukluk çağı şişmanlığı kaçınılmaz sonuç olarak karşımıza çıkıyor.
Kilo problemi yaşayan bir arkadaşımın evine bir gün yemeğe davetliydik. Arkadaşımın kilo problemi var, kocasının kilo problemi var, dolayısıyla çocuklarının da kilo problemi var. Arkadaşım kilo
vermek için hiç çaba göstermediği ve hep böyle mutlu olduğunu söylediği için ne yazık ki ben de ona yardım edemiyorum. Biliyorsunuz, zayıflamak her şeyden önce istemekle başlar. Biz akşam yemeği için evlerine gittiğimizde, çocukların elinde şekerlemeler ve cips paketleri olduğunu gördüm. Arkadaşıma, “Canım birazdan yemek yiyeceğiz, çocukların elinde neden bu abur cuburlar var?” diye sorduğumda aldığım cevap gerçekten çok şaşırtıcıydı. Arkadaşım aynen şunu söyledi: “Boş versene Ayçacığım, bizim çocukluğumuzda yoktu, yiyemedik. Onlar şanslı, her tür yiyecek var, bırak yesinler.”
Ancak biliyoruz ki bu artık doğru değil. Çünkü çok yemek ve kalitesiz yemek çocuklarımızı sadece şişmanlatmakla kalmıyor, aynı zamanda onların erken ergenliğe girmesine ve çocuk yaşta yetişkin hastalıklarına yakalanmasına da yol açıyor. O nedenle çocuğumuza yedirdiğimiz yiyecekleri ilaç gibi düşüneceğiz. Onların sağlıklı bir vücuda sahip olabilmeleri için değersiz yiyeceklerden çocuklarımızı koruyacağız. Aslında şu cümle gerçekten çok önemli: ÇOCUĞUMUZU YEMEKTEN KORUMAK. Bu cümleyi bana çocuk doktoru olan bir hastam söylemişti.
Çocuk doktoru olan hastam ve kilo problemi olan 12 yaşındaki kızı, kilo kontrolü için başvurmuştu. Annenin ilk söylediği şu olmuştu: “Doktor hanım, ben de çocuk doktoruyum, akşama kadar birçok anneye çocuk beslenmesiyle ilgili öneride bulunuyorum, ancak kendi çocuğumu kontrol edemiyorum, gün geçtikçe kilo artışının önüne geçememek beni çok üzüyor.” Temel sorun, bu ailede çok sık arkadaş ve akraba davetlerinin olması ve çocuğun orada her tür abur cuburdan bolca yemesi ve annenin de ayrıca çocuk yeterli gıdaları alsın diye evde sağlıklı gıdalar yemesi için çocuğu zorlamasıydı.
Karşılıklı görüşmelerimiz sonucunda doğru davranış oluşturabilmek için anneye ve kızına bu tür arkadaş davetlerine biraz geç gitmelerini ve evden çocuğa öğününü yedirerek götürmesini tavsiye ettik. Çünkü erken ve aç gittiklerinde kendilerini kontrol etmek daha zor oluyordu. O nedenle evde yiyip biraz geç gittiklerinde, yeme içme faslını herkesle birlikte yapmadıkları için ve tok hissettikleri için birçok yiyecek ve abur cuburu reddetmek daha kolay oluyordu. Beslenme ve davranış değişikliğiyle beraber üç ayın sonunda annenin 8, kızının ise 6 kilo kaybı olmuştu. Seanslarımız sona erdiğinde de annesi bana işte bu cümleyi sarf etmişti: “Ben burada çocuğumu yemekten korumayı öğrendim.
Çocuğumuzu büyük porsiyon yemekler tüketmekten koruyalım
Dünyadaki en değerli varlıklarımız olan çocuklarımızın daha sağlıklı, daha mutlu ve daha başarılı olması hepimizin en büyük isteğidir.
Çocuğumuzun akademik ve sosyal başarısını, hayata karşı olumlu bir tutum kazanmasını sağlayabilmek ve özgüveni yüksek çocuklar yetiştirebilmek, büyük oranda (ocuğun vücut algısının ve beslenme alışkanlıklarının doğru oluşturulmasına bağlıdır.
Ancak biz anneler çocuklarımız büyürken hep yemek yemelerine takılırız. Çocuklara hep daha fazla yemeği yedirebilmek için adeta yarışırız. Aklımızda, çok yiyen çocuk daha güzel gelişir gibi yanlış bir inanış vardır. Biz böyle davranarak aslında bebekliğinden başlayarak çocuğumuza yanlış bir yeme biçimi oluşturduğumuzu fark etmeyiz bile. Bizim bu yedirme gayretlerimiz sonucunda bir de bakarız ki çocuğumuz kilo problemi yaşamaya başlamış.
Ne yazık ki, günümüzde artık az yiyen çocuklar değil çok yiyen çocuklarla karşılaşıyoruz. Çocukluk çağı şişmanlığı da çığ gibi büyüyor.
Şişman çocuklarda yeme davranışını incelediğimizde genelde binge eating dediğimiz abartılı ve tıkanırcasına yeme davranışını görüyoruz. Yani çocuk hiç düşünmeden gördüğü her yiyeceği tuzlu, ekşi, tatlı ayırt etmeden arka arkaya yiyebiliyor. Mesela, bir bakıyorsunuz ballı krep yerken üzerine hemen bir kâse çorba içiyor, üzerine de bir paket cips yiyor. Çocuk doysa bile bunu fark etmeden sürekli yemeye devam ediyor.
Ebeveynlere düşen görevler
★ Çocuk ek gıdaya başladığı andan itibaren ilk başta öğünlere dikkat etmek gerekir. Çocuğun her an ağzına bir şey tıkmaya çalışmak son derece yanlıştır. Çocuğa üç ana, iki de ara öğün olacak şekilde planlı yedirmek çok önemlidir.
★ Çocuğa aynı gruptan çok çeşitli yiyecekleri aynı öğünde üst üste yedirmeyin; mesela çorba, patates, pilav, ekmek, tatlı gibi.
★ Genelde tek çeşit ana yemek, salata, 1 dilim ekmek ya da 2 yemek kaşığı pilav veya makarna koyarak öğününü ayarlayın. Mesela ızgara ev köftesi, 1 dilim ekmek, 1 kâse yoğurt ve salata hazırlayabilirsiniz. Ya da 4-5 yemek kaşığı kıymalı sebze yemeği, 2 yemek kaşığı makarna ve 1 kâse yoğurt da yeterli olur.
★ Çocuğa yemeği bir ihtiyaç olduğu için yemeyi öğretin. Yemek bir zevk, bir hobiymiş gibi yansıtmayın. Siz de sadece acıktığınızda yiyerek ona bu konuda örnek olun.
★ Çocukla alışverişe giderken önceden pazarlık yapın. Alışverişte yemek dışında sevdiği bir oyuncak, kitap ya da dergi alabileceği konusunda ona söz verin.
★ Çocuğun yeme şeklini tam da yediği sırada öfkelenerek eleştirmeyin. Mümkünse yiyebileceği yemeklerden onu uzak tutun ve normal zamanlarda nasıl yemek yenileceğiyle ilgili sohbet edin.
★ Çocuğu finger foods dediğimiz elle yenilen yiyeceklerden uzak tutun. Daha çok çatal bıçak kullanması konusunda onu eğitin. Çatal bıçakla yenen yemekleri tercih etmesini sağlayın.
★ Her açlığın aslında açlık olmayabileceğini anlatın. Bir şeyler yemek istediğinde önce su içmeyi denemesini tavsiye edin.
★ Özellikle yemek esnasında bir bardak su içmesine özen gösterin. Yemekle beraber su içmek çocuğun doygunluk hissinin daha çabuk oluşmasını sağlar.
★ Akşam yemeğinden sonra çocuğunuza bir şey yedirmeyin. Uyumaya giderken en az üç saat bir şey yemediğinden emin olun. Bir şeyler yiyip direkt uykuya gitmek, hem büyüme hormonu salgısını azaltır, hem de yenilen yiyecek yakılmayacağı için şişmanlığa yol açar.
Çocuğumuzu şekerden koruyalım
Şeker icat oldu sağlık bozuldu. Şekerpancarından elde edilen yiyecekleri, içecekleri tatlandırmak için kullandığımız bu maddeyi eroinle eş tutuyorum. Bağımlılık yapıyor ve sağlığı bozuyor. Şeker her yerde var ve asla tek başına girmiyor vücuda, yağla veya unla birleşip bir canavar haline geliyor.
Şimdi düşünün, bir çocuğun sabahtan akşama kadar şeker içeren yiyeceklerle karşılaşma durumunu. Sabah kahvaltıda reçel, bal, pekmez, kahvaltılık çikolatalar, şekerli sütler, hazır meyve suları, kahvaltılık gevrekler…
Öğlen okulda yemekle beraber verilen tatlılar, dondurmalar, kekler… Çocuğun haçlığıyla aldığı çikolatalar, gazlı içecekler, bisküviler, bonbonlar da cabası…
Aslında bu saydığım yiyecekler doğrudan şeker ihtiva ediyor. Bir de yendiği zaman vücutta şekere dönüşen yiyeceklere göz atalım isterseniz; beyaz un, pirinç, makarna, unlu çorbalar, patates, börek, erişte…
Beyaz şeker veya vücutta şekere çabuk dönüşen bu saydığım yiyecekleri çocuğunuz yediğinde vücuttan direkt insülin salınımı oluyor. Yenilen yiyeceğin içerdiği şekerle orantılı olarak yüksek salgılanan bu insülin, şekeri hücre içine sokuyor, ancak ortamdan hemen çekilemediği için de daha çok acıkmaya neden oluyor. Sonra bir bakıyorsunuz çocuğunuz çok iştahlı; yedikçe yiyesi geliyor. Şekerden vazgeçemiyor. Doktora gittiğinizde küçücük yavrunuzun karaciğerinin yağlandığını, insülin direnci geliştiğini, kolesterolünün yükseldiğini görüyor ve üzülüyorsunuz!
Ben işte bu noktada diyorum ki bunu durdurabilirsiniz. Haydi hep birlikte çocuklarımızı şekerden koruyalım. Nasıl mı?..
★ Evdeki abur cubur çekmesini boşaltın. Raf ömrü uzun olan bu tür abur cuburları evinize sokmayın.
★ Çocuğunuzu şekerli yiyecekler, çikolatalar, hazır meyve suları, dondurmalar veya gazlı içeceklerle ödüllendirmeyin. Çocuğunuz bir başarı elde ettiğinde onu yiyecekle değil, kıyafet, oyuncak veya sinemaya götürmek gibi yemek dışı eylemlerle ödüllendirin.
★ Evde beyaz şeker içeren kek, kurabiye, unlu ve hamurlu tatlılar pişirmeyin. Tatlı yapmak istediğinizde şeker yerine kuru meyve veya pekmez kullanın.
★ Karbonhidrat değeri yüksek yiyecekleri aynı anda yedirmeyin. Mesela çorba, patates ve pilavdan oluşan bir öğün yerine; köfte, az makarna ve yoğurt içeren bir öğün yapabilirsiniz. Yani her öğünde birden fazla karbonhidrat değeri yüksek olan yiyecek koymayın. Öğünlerinizi daha çok sebze, et ve yoğurtla desteklemeye özen gösterin. Her yemeğin yanında pilav, makarna, börek olmasın!