Hangi isimleri değiştirmek gerekir?
Peygamberimizin (a.s.m.) değiştirmiş olduğu isimlerde esasta iki husus görülmektedir. Birisi çirkin ve hoş olmayan mânâya gelenleri değiştirmek, diğeri de ismin sahibini kötü zanlardan kurtarmaktır. Bir hadis-i şerifin meâli şu şekildedir: “Sizler kıyâmet gününde kendi isimleriniz ve babalarınızın ismi ile çağrılacaksınız. Öyle ise isimlerinizi güzelleştiriniz.”
ir çocuk dünyaya gelir gelmez ilk yapılacak işlerden birisi de ona bir isim bulup koymaktır. Bu görev başta anne-baba tarafından üstlenildiği gibi, bazen de aile büyüklerine bırakılır. Artık ondan sonra o çocuk ölünceye kadar o isimle anılır, çağırılır.
Genellikle herkes kendi ismini sever ve kendisine ismiyle hitap edilmesinden hoşlanır.
Bazı kimseler de vardır ki, belli bir yaşa geldikten ve toplumda önemli bir konuma ulaştıktan sonra, kendisine verilen ismi veya aile tarafından alman soyadı beğenmez değiştirir.
Bu meselede herkesin kendisine göre bir gerekçesi vardır. İsim ve soy isim ya hoş olmayan bir şeyi haüra getirmektedir veya duyulunca, söylenince gülünecek bir hal almaktadır.
Dinimizde de ismin ve soy ismin önemli bir yeri vardır. Bu konuda Peygamberimizin (a.s.m.) pek çok tavsiye ve ikazları ile birlikte, fiilî olarak uygulamaları da bulunmaktadır. Bu konuda bir hadis-i şerifin meâli şu şekildedir:
“Sizler kıyâmet gününde kendi isimleriniz ve babalarınızın ismi ile çağrılacaksınız. Öyle ise isimlerinizi güzelleştiriniz.”
Bilindiği gibi, Cumhuriyetten önce soy isim olarak baba ismi kullanılıyordu. Bazı İslâm ülkeleri bu âdeti hâlâ devam ettirmektedirler.
Ancak daha sonra Avrupa’yı takliden birer soy isim sahibi olduk. Bunlara rağmen kıyamet gününde babamızın ve kendimizin ismi ile birlikte çağrılacağız. Ali oğlu Haşan, Ahmet kızı Ayşe gibi…
Sevgili Peygamberimiz, İslâmla şereflenen sahabilerinden bazılarının kötü mânâya gelen veya yadırganan isimlerini daha güzelleriyle değiştirmiştir. Bunların içinde hem erkekler, hem de kadınlar vardır.
Meselâ, Hz. Ebû Bekir’in Müslüman olmadan önce ismi Abdülkâbe idi. Bu, “Kâbe’nin kulu” mânâsına geliyordu. Bunu Peygamberimiz Abdullah olarak değiştirdi.
Selmân-ı Fârisî Hazretlerinin eski ismi Mâbe bin Bozahşan idi. Peygamberimiz bu ismi Selmân ibni’l-İslâm olarak değiştirdi.
Yine Peygamberimize bir gün bir zât geldi. Ona ismini sordu “Asram” dedi. Bu isim “akrabalarıyla alâkayı kesen” mânâsına geliyordu. Bunu Peygamberimiz, “Senin adm Zür’a olsun” buyurdu. “Zür’a” ekip biçen demekti.
“Keder, sertlik” mânâsına gelen “Hazn” isimli bir zâtın ismini “kolaylık, yumuşaklık” olan “Sehl” ile, “Hakem, Gurab (karga), Hubab (yılan)” isimlerini “Hişam”la, “Harb”i “Silm (barış)” ile değiştirmiştir.
Kadınlarda şu şekilde isim değişiklikleri olmuştur: Peygamberimiz, Âsıye’yi Cemile ile, Berre’yi Zeynep ile değiştirmiştir.
“İsyan eden” anlamına gelen ve Arapça “ayın” harfiyle yazılan Âsıye ile “elif’le yazılan Âsiye aynı değildir. “Âsiye” Kur’an’da sözü edilen Firavundun karısı olduğu halde mü’min olarak kalan Cennetlik hanımlardan birisidir. Bu açıdan “Asiye” ismini koymak caizdir.
Berre, iyilik ve itaat mânâsına Derre, ıyııiK ve itaat mânâsına gelen bir kelimedir. Bu ısmı de, bir
kadın dışarı çıkarken, “Berre (iyilik) çıkü” denmesin diye değiştirmiştir.
Bazen Peygamberimiz İslâm düşmanlarına da birtakım lâkaplar veriyor, vermiş olduğu o lâkap artık o adamın isminin de önüne geçiyordu. Bunlardan en meşhuru Ebû Cehil’dir (cahilliğin babası).
Yine Cenâb-ı Hak, Cehenneme lâyık olduğu için Ebû Lehep lâkabını bir din düşmanına veriyordu.
Peygamberimizin (a.s.m.) değiştirmiş olduğu isimlerde esasta iki husus görülmektedir. Birisi çirkin ve hoş olmayan mânâya gelenleri değiştirmek, diğeri de ismin sahibini kötü zanlardan kurtarmaktır.
Günümüzde çocuklara, “Çiğdem” ve “Meltem” güzel mânâları haüra getiren isimler konulmaktadır. Bunlarda bir sakınca yoktur. Nitekim bazı sahabi hanımların buna benzer isimleri vardır: “Rakika” (ince, narin), “Nedbe” (zarif) gibi…