Kız çocuklarım mı çok seviyorsunuz, erkek cocuklarım mı?
Peygamberimiz (a.s.m.) erkek ve kız çocukları arasında ayırım yapanları hiç hoş görmezdi. Bu şekilde bir davranış sergileyenleri uyarır, hatalarını düzeltmelerini sağlardı. Onun gözünde çocuğun erkeği kızı yoktu. İkisi de şefkate ve sevgiye muhtaçtı.
Q rkek olsun kız olsun, çocuğun en büyük ve en önemli mânevî gıdâsı şefkat, sevgi ve alâkadır.
Hayata gözlerini açan çocuk bu gıdâsım daha çok anne-babasından bekler. Bu da onun en doğal hakkıdır.
Çocuk her ne kadar günün çoğu saatinde annesiyle birlikte olsa da babasına ayrı bir bağlılığı vardır.
Gün boyu annesiyle beraber olan çocuk akşam işten dönen babasını karşılamak üzere kapıya gitse, kucağına atılmak için davransa da çocuk kız olduğu için baba hiç alâka göstermese, kalbindeki sevgisini dışa vurmasa, çocuğa soğuk davransa, manzaranın ne kadar hazin ve garip olacağını düşünebiliyor musunuz?
Bu hususta en şaşmaz bir ölçü olan ve hiç çekinmeden uygulayabileceğimiz Sevgili Peygamberimizin (a.s.m.) hareket tarzma, sünnetine bakalım.
Her şeyden önce Peygamberimiz hiçbir ayrım gözetmeksizin “Küçüklerimize şefkat göstermeyen bizden değildir”? buyurarak çocukların en doğal haklan olan şefkatin onlardan esirgenmemesini tavsiye ederdi.
Peygamberimiz başta kendi çocukları olmak üzere bütün çocukları sever, çeşitli yollarla onları sevindirirdi.
Peygamberimizin (a.s.m.) dört kız, üç de erkek olmak üzere yedi evlâdı, üç de torunu bulunuyordu. Sevgi ve şefkatini gösterme bakımından bu çocuklardan hiçbirini diğerine tercih etmez, ayn tutmazdı.
Kız çocuklarının evlâttan sayılmadığı, şefkatten öte, evde kız çocuğunun bir ayıp kabul edildiği bir devirde Peygamberimiz her vesileyle bu bâtıl âdeti yıkmış, mübârek hayatlarında da göstermişlerdi.
“Ebü’lbenât,” yâni “kızlar babası” olmakla iftihar eden Peygamberimiz; bir, iki veya üç kızı olan ve bunlara sevgi ve şefkat göstererek büyütenlere Cenneti müjdelemişti.
Bu husustaki hadislerin mealleri şöyledir:
“Kim iki kız çocuğu ergenlik çağma vardıktan sonra yanında kaldıklan veya o kimse onlann yanında kaldığı müddetçe, onlara iyi davranıp ihsanda bulunursa, kızlan onun Cennete girmesine vesile olurlar.”
“Kim ki üç tane kız çocuğu olur da buna sabreder (yani çocuklarının kız olduğundan şikâyetçi olmaz) varlığından onları yedirir, içirir ve giydirirse kıyamet günü o kız çocuklan onun Cehennem a- teşine perde olurlar.”
• • •
Peygamberimizin (a.s.m.) Zeynep, Ümmü Gülsüm, Rukiyye ve Fâtıma adında dört kızı vardı.
Hz. Fâtima Peygamberimizle daha çok birlikte idi. Çünkü, diğer üçü daha önce vefat etmişlerdi. Peygamberimizin (a.s.m.) âhirete irtihaline kadar hayatta kalan Hz. Fâtıma idi.
Bundan dolayı Peygamberimizin (a.s.m.) kızlarına karşı nasıl muâmele ettiğini Hz. Fâtıma’nm şahsında görüyoruz.
Hz. Fâtıma Peygamberimizi ziyâret ederdi. Huzuruna varınca Peygamberimiz sevgili kızının ellerinden tutar, almndan öper ve yanma oturturdu.
Peygamberimiz bazen de Hz. Fâtıma’yı ziyaret eder; Hz. Fâtıma da ayağa kalkar, muhterem babasını karşılar, ellerinden tutar, öper ve kendi yanma oturturdu.1
Peygamberimizin (a.s.m.) kendi çocuklarına gösterdiği şefkati diğer çocuklardan da esirgemezdi. Cemre binti Abdullah anlatıyor: “Babam elimden tutup beni Resulullah’a götürdü ve ‘Şu kızım için Allah’a bereket duâsı edin’ dedi. Resulullah da beni kucağına aldı, sonra elini başıma koydu ve bereketle duâ etti.”2
Halid bin Said, Peygamberimizi ziyârete geldiğinde yanında küçük kız çocuğu da vardı. Habeşistan’da doğduğu için Peygamberimiz ona ayrı bir yakınlık gösterirdi. Bir ara çocuk kalktı, Peygamberimizin (a.s.m.) peygamberlik mührüyle oynadı. Babası müdâhale etmek istedi; fakat Peygamberimiz çocuğun kalbinin kırılmaması için babasına engel oldu. Serbest bırakmasını istedi.
Bir seferinde Peygamberimizin (a.s.m.) eline işlemeli bir kumaş geçmişti. Hz. Halid’in kızını çağırttı ve ona verdi, sevindirdi.
Erkek ve kız çocukları arasında ayırım yapanları Peygamberimiz hiç hoş görmezdi. Bu şekilde bir davranış sergileyenleri uyarır, hatalarını düzeltmelerini sağlardı. Onun gözünde çocuğun erkeği kızı yoktu. İkisi de şefkate ve sevgiye muhtaçtı.
Enes bin Malik anlatıyor:
Peygamberimizin (a.s.m.) yanında bir adam oturuyordu. Bir ara adamın erkek çocuğu geldi. Adam çocuğu aldı, dizlerine oturttu. Az sonra bir de kız çocuğu geldi. Onu da yanma oturttu.
Peygamber Efendimiz adama sordu:
“Niçin ikisini bir tutmadın?”
Peygamber Efendimizden çocuk sevgisinin nasıl gösterilmesi gerektiğini gören sahabe-i kiram da çeşitli şekilde yavrularına sevgi ve merhametlerini gösterirlerdi. Hz. Ebû Bekir’in bu husustaki bir davranışını Berâ bin Azîb şöyle anlatıyor:
“Ebû Bekir’le Medine’ye ilk gelişlerinde bir gün evine beraber girdik. Kızı Âişe sıtmaya tutulmuş yatıyordu. Ebû Bekir kızının yanına geldi, ‘Kızım nasılsın?’ dedi ve yanaklarından öptü.”1
Peygamber Efendimizin ve sahabilerin kız çocuklarına nasıl davrandığı bizim için en güzel ölçüdür. Başka türlü beyan ve görüşlere itibar edilmemelidir.
Bilhassa, yaraülışı gereği kendilerini sevdirmek için çalışan kız çocuklarımızı kucağımıza alarak, hediye vererek, yüzlerine gülerek, öperek, okşayarak sevgi ve şefkatimizi belirtelim.