DOKUZUNCU SOHBET
Abdülkâdir Geylânî (r.a.)
12 Şevval 545 tarihinde Cuma günü medresede şöyle sohbet etti:
Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Allah sevdiği kuluna azab etmez fakat onu imtihan edebilir”.
Mümin, Allah’ın kendisini peşinden gelecek dünyevî ve uhrevî bir yarar olmadığı sürece imtihan etmeyeceğini bilir. O, (Allah’ın göndereceği) imtihana razıdır ve sabırlıdır, Rabbine karşı herhangi bir suçlayıcı tavır takınmaz. Rabbi onu (başka işlerle) oyalar (onun içinde bulunduğu belayı düşünmesine fırsat bırakmaz).
Ey dünya ile oyalanıp duranlar! Bu makamlar hakkında dilinize doladığınız laf kalabalığını bir yana bırakın. Siz kalbinizle değil, dilinizle konuşuyorsunuz. Siz Allah’tan, yüce kelâmından, peygamberlerinden ve onlara gerçekten uyan haleflerinden yüz çevirmişsiniz. Siz, takdir edilmiş olanla ve Allah’ın kudretiyle didişip duranlarsınız. Allah’ın vereceklerini bir yana bırakıp insanlardan gelecek maddî yararlan yeterli gördünüz. Sizin Allah katında ve onun güzel kulları katında dinlenip itibar görecek herhangi bir sözünüz de yoktur. (Sözünüzün Allah ve güzel kulları tarafından dinlenmesini istiyorsanız) tevbe edin ve tevbenizde samimi olup sebat gösterin, yararınıza veya zararınıza; zillette, izzette; zenginlikte, fakirlikte; hastalıkta, sağlıkta; özetle hoşunuza giden ve gitmeyen her konuda kadere ve kazâya boyun eğin.
Ey cemaat! Siz uymayı bilin ki başkaları da size uysun; siz hizmet etmeyi bilin ki başkaları da size hizmet etsin. Kazâ ve kadere uyun ve onun emrinde çalışın ki başkaları da size uysun, size hizmet etsin. Siz kader ve kazaya boyun eğin ki başkaları da size boyun eğsin. “Ne ekersen onu biçersin”; “Siz nasılsanız öyle yönetilirsiniz”; “Amelleriniz sizin işçilerinizdir” sözleri kulaklarınıza hiç çalınmadı mı? Allah (c.c.) kullarına haksızlık yapıp da az günaha çok ceza verecek değildir. Sağlam düşünceli bir kimse O’nun hakkında “bozuk” (fâsit) demez, doğru sözlü de “yalancı” demez.
Oğlum! Hizmet edersen hizmet görürsün, uyarsan uyulan olursun. Allah’a uşak ol, O’nu bırakıp da sultanların uşaklığı ile zaman harcama.
Sultanların sana herhangi bir zaran veya yararı dokunmaz. Onlar sana ne verebilirler ki. Nasibinde olmayanı verebilirler mi ya da Allah’ın senin için takdir etmediği bir şeyi takdir edebilirler mi? Onların kendiliklerinden, başlı başına yapabildikleri hiçbir şey yoktur.
Sen nankörlük ettin. Bilmiyor musun ki Allah’tan başka verecek, engelleyecek, fayda veya zarar verecek, bir olayı vaktinden önceye alacak veya sonraya bırakacak hiç kimse yoktur. Şayet sen “Elbette biliyorum bunu” diyecek olursan sana “Başkalarını O’nun önüne geçiriyorsun, bu nasıl bilmek?” derim.
Yazık sana! Dünyadaki yaşantınla âhiretini nasıl da berbat ediyorsun! Nefsine, hevana, şeytanına ve insanlara itaat ederek Efendine yapacağın itaati nasıl da kirletiyorsun. Başkalarına şikayetler ederek takvanı nasıl da berhavâ ediyorsun. Sen bilmez misin ki Allah takva sahiplerinin koruyucusu ve yardımcısıdır, başlarına gelecek belaları savar ve onlara zâtı hakkında bilgi ve irfan verir. Onlan ellerinden tutar ve kötülüklerin içinden çekip alır. Kalplerine bakar ve onları, hiç ummadıktan yerlerden nzıklara boğar. Allah (c.c.) kitaplanndan birinde şöyle der: “Ey insanoğlu! İyigeçimli komşundan utandığın gibi Benden de utan. “Hz. Muhammed (s.a.v.) de “Kulkapılarını kapatıp perdeleri indirip insanlardan ayrılarak günahlarla başbaşa kalınca Allah ona ‘Ey insanoğlu! Beni kendim izleyenlerin en dikkate alınmazı yerine koydun’ der. ” buyurmuştur.