yedinci sohbet
Abdülkâdir Geylânî (r.a.)
17 Şevvâl 545 tarihinde, Pazar günü Ribat’ta şöyle sohbet etti:
Allahım! Muhammed’i ve onun neslinden gelenleri bağışla. Bize sabır yağmurunu yağdır ve ayaklanmızı kaydırma, rızkımızı bollaştır ve verdiğine şükretmemizi nasib et.
Ey cemâat! Sabırlı olunuz. Çünkü dünya büsbütün sıkıntı ve musibetlerle doludur. Nâdir olan, bunun dışındaki bir şeydir. Her nimet beraberinde bir musibet getirir. Hüzünsüz bir neşe ve darlıksız bir bolluk olmaz. Dünyaya hayatınızı verin ve ondan alacağınız nasibinizi dinin eliyle alın. Dünyadan bir şey elde etmenin yolu ve yordamı budur.
Oğlum! Mürid isen nasibini dinin eliyle al, Allah’ın özel kulu ve sıddîk isen âmirinin eliyle al,
Allah’a ulaşmış ve ona yakın kullardan isen Allah’ın tasarruf eliyle al. Nasibin sana bu yollardan biriyle gönderilir. Âmir sana emirler ve yasaklar koyar, tasarruf da sende hareketlenir. İnsanlar üç gruptur: Avâm (insanlann geneli), havâs (özel kullar) ve havâssu’lhavâs (çok özel kullar).
Avâm, takva sahibi müslüman demektir. Dini, eliyle tutar, dine sımsıkı yapışır ve ondan hiç aynlmaz. Allah’ın (c.c.) “Peygamber size ne verdiyse onu alın, size neyiyasakladıysa ondan da sakının buyruğu ile amel eder. Bunu gerçekleştirip içi ve dışıyla, bunları amele dökünce aydınlanmış bir kalbe sahip olur ve artık o kalple görür. Dinin eliyle bir şey aldığı zaman kalbi ona yanaşmaz ve Hakk’ın ilhâmını bekler. Çünkü onun ilhâmı herşeyde söz konusudur. Allah (c.c.) “Allah ona günahını ve takvasını ilham etti”20 buyurmuştur. İşte bu kimsenin kalbi Allah’tan sakınır ve O’nun göndereceği ilhâmı bekler. İlhâmın işareti ise işin dış yüzüne bakmakla olur. Bu ise geçimini sürdürmeye çalışan kimsenin dükkanında olan herşeyin ona ait ve onun elinde olmasıdır. Sonra döner ve kalbinin ışığından istifade etmek için bu konuda neler düşündüğüne şöyle bir bakar. Bu durum, dinin emriyle amel ettikten sonra gerçekleşir: Artık bu kimsenin imanı ve tevhidi güçlüdür, kalbi dünyadan ve insanlardan geçmiş, çölleri, denizleri aşmıştır. İşte o zaman sabahın aydınlığı, iman nuru, Rabbine yakınlık nûru, amel, sabır, teenni (âhestelik / aceleci olmama) ve mutmain olma nûru ona geliverir. Bütün bu meyveler dinin emirlerini yerine getirdikten sonra gerçekleşir ve bunlar, emre uymanın bereketidir.
Ebdâl kullar ise havâssu’lhavâstır. Onlar, dinden fetva isterler, sonra da Allah’ın emrini, fiilini, harekete geçirmesini ve ilhamını beklerler. Bu üç grubun dışındaki insanlar helâk olup gitmiş, amansız hastalığa yakalanmış ve haramlarla kuşatılmış durumdadır. Bunlar din için birer baş ağrısı, kalp için birer musibet ve beden için onulmaz bir yaradır.
Ey cemaat! O, sizin ne şekilde davranacağınızı görmek için sizin üzerinizde tasarruflarda bulunur. Sebat mı göstereceksiniz, yoksa yenilgiyi kabul mü edeceksiniz. Tasdik mi edeceksiniz, yoksa yalanlayacak mısınız, görmek ister. Kaderine nza göstermeyene arkadaş olunmaz, kazâya rıza göstermeyenden razı olunmaz. Vermeyene verilmez. Belini eğmeyenin sırtına binilmez.
A bilgisiz! Sen her ne istersen onun değişmesini mi bekliyorsun? Sen ikinci bir tanrı mısın ki Allah’ın sana uygun hareket etmesini bekliyorsun?! Ters iş yapıyorsun. Bu tutumunu değiştir ki doğruyu bulasın. Kader olmasa yalan iddialar bilinemezdi. Cevherler deneye deneye ortaya çıkar. Nefsinin Allah’a karşı takınmış olduğun bu yadırgayıcı tutumu yadırga. Kendi davranışlarını yadırgayabilirsen başkalarının hoş olmayan davranışlarını da yadırgayabilirsin. Kötü davranışları (münker) iman gücün ölçüsünde ortadan kaldırabilirsin. İmanın zayıf olması durumunda ise evinde oturur, hoş olmayan davranışlan ortadan kaldırmak yerine sus pus olur kalırsın. İman ayaklan, insanlardan ve cinlerden olan şeytanlarla karşılaştığında sapasağlam duran, belâ ve musibetler kuşattığında sebatlı olan ayaklardır. Senin iman ayaklannın sebatı yok. Boş yere, inandığını iddia etme.
Hiçbir şeyi sevme, sadece herşeyin Yaratıcısını sev. Şayet O, sana sevmediğin bir şeyi sevdirirse koruma altında olursun. Çünkü seven sen değilsin, sevdiren O’dur. Bundan dolayı Peygamberimiz (s.a.v.) “Dünyanızdan bana üç şey sevdirildi: Güzel koku ve kadın. Gözümün aydınlığı da namazda kılındı” buyurmuştur. O, bunları terkedip yüz çevirdikten sonra (Allah tarafında) ona bunların sevgisi verilmiştir. Sen de kalbini mâsivâdan (Allah dışındaki herşeyden) arındır ki Allah sana dilediği şeylerin sevgisini versin.