“Ölü olarak doğan çocuk yıkanır ve isim verilir. Fakat cenaze namazı kılınmaz.”
Bununla birlikte bazı rivâyetlerde ölü doğan çocukların diğer çocuklar gibi anne ve babalarına şefaatçi olacakları da kaydedilmektedir.
Kur’ân-ı Kerimde insan hayatının gelişimi anlatılırken, ana karnındaki gelişiminden de söz edilir.
Bir çocuk ana rahminde özellikle canlandıktan sonra artık varlık sahasına, başka bir ifadeyle, insanlığa ilk adımı atmış olur.
Bazı hadis-i şeriflerde çocuğun ana rahminde bulunuş safhasına dikkat çekilir ve şöyle buyurulur:
“Her birinizin yaratılışı annenizin kamında kırk günde toplanır. Bir o kadar günde kan pıhtısı, bir o kadar günde et parçası olur. Sonra bir melek gönderilerek ruh üflenir. Sonra meleğe rızkını, ecelini, amelini, mesut veya bedbaht olacağını yazması emredilir.”
Hadis-i şeriflerde ifade edildiği gibi, çocuğa ruh üfürüldüğünde artık belirli bir insanlık mertebesine gelmiştir.
Hattâ bilimsel olarak da, çocuk anne kamında iken yedinci aydan itibaren dış tesirlere karşı duyarlılık kazandığı ifade ediliyor. Bazı klinik çalışmaları, çocuğun bu esnâda bile sese karşı hareketlerini arttırdığını göstermesinden dolayı, cenin devrinde dahi bir tarz “eğitim” uygulamasından bahsediliyor.
İşte, bu durumda çocuk canlı olarak dünyaya geldiğinde ve arka¬ından hemen ölmesi halinde, Cennette anne-babasına yine çocuk olarak varacağı ve onların çocuk sevgisine sahip olacağı anlaşılmaktadır. Dünyevî muameleler bakımından hükmü de normal bir insana uygulanan hükümlerden farklı değildir.
Ölü olarak doğan çocuğa uygulanması gereken muameleler hakkında da bazı açıklamalar fıkıh kitaplarımızda yer alıyor.
Kâsânî gibi büyük bir Hanefî âlimi, İmam Ebû Yusuf’tan naklen der ki: “Ölü olarak doğan çocuk yıkanır ve isim verilir. Fakat cenaze namazı kılınmaz.”
Bununla birlikte bazı rivâyetlerde ölü doğan çocukların diğer çocuklar gibi anne ve babalarına şefaatçi olacakları da kaydedilmektedir.