ABD Dışişleri Bakanlığının “2015 İnsan Hakları Raporu”nda dünya genelindeki otoriter rejimler, iktidarlarını tehdit edecek her türlü eylemi kontrol altına almak için halklarına “kuvvetle ve ahlaksızca” baskı uygulamakla suçlandı.
Raporun Türkiye ile ilgili bölümünün özetinde ise “sivil yetkililerin güvenlik güçleri üzerindeki etkin kontrolünü sürdürdüğü” kaydedildi.
PKK ile mücadelede “kırılgan nüfusların yeterince korunmadığı” iddia edilen raporda, “kadınlar, çocuklar, etnik ve dini grupların üyeleri ve eşcinsellerin de aralarında bulunduğu toplulukların suistimal, ayrımcılık ve şiddete karşı etkin biçimde korunmadığı” namus cinayetlerinin de önemli bir sorun olmayı sürdürdüğü savunuldu.
Bakanlığın her yıl yayınladığı rapor, Dışişleri Bakanı John Kerry’nin katıldığı basın toplantısıyla kamuoyuyla paylaşıldı.
“OTORİTER DEVLETLER TARAFINDAN SİVİL TOPLUM ÜZERİNDEKİ BASKI DERİNLEŞTİ”
Raporda, “2015 yılında, otoriter devletler tarafından sivil toplum üzerindeki baskı derinleşti, bağımsız sesler susturuldu, siyasi söylemler güçsüzleşti ve barışçıl dönüşümler için hedefler kaçırıldı” ifadelerine yer verildi.
“Otoriter devletler, sivil toplumun denetiminden kortukları için baskı uyguluyor” ifadesi kullanılan raporda, Kuzey Kore, Küba, Çin, İran ve Özbekistan’ın da aralarında bulunduğu ülkeler “tarihi otoriter rejimler” olarak tanımlandı.
Bakanlığın raporunda terör örgütü IŞİD’in sivillere yönelik acımasız saldırılarına da değinilerek, “IŞİD’in Suriye’nin Rakka kentini ele geçirdiğinde ilk yaptığı işin, insan haklarını savunan ve topluma hizmet sunan sivil toplum aktivistlerini öldürmesi veya kovması sürpriz değildi.” ifadesi kullanıldı.
KÜBA, ÇİN VE RUSYA’YA ELEŞTİRİ
Raporda, ABD Başkanı Barack Obama’nın önceki ay ziyaret ettiği Küba’da “keyfi uygulamaların sürdüğü, ifade özgürlüğü ve barışçıl toplanma eylemlerinin engellendiği” iddiaları vurgulandı.
Çin’in yıl boyunca sivil ve siyasi hak arayışlarında bulunan kişilere karşı “baskı ve tehdidi” devam ettirdiğine işaret edilen raporda, ülkede yasal düzen üzerindeki baskının “şiddetli” olduğu kaydedildi.
Moskova yönetimine yönelik eleştirilerin de yer aldığı raporda, Rusya’nın muhalif görüştekileri baskı altında tutmak için bir dizi önlemler oluşturduğu belirtildi. Raporda, Rus yönetiminin hükümeti eleştirenlere ve kurumlara “eziyet etmek, onları itibarsızlaştırmak, kovuşturmak, tutuklamak, gözaltına almak” eylemlerine yardımcı olmak için baskıcı yeni yasalar yürürlüğe koyduğu ifade edildi.
“SİSTEMATİK TACİZ VE AYRIMCILIĞA VURGU”
Raporda, Rusya’nın 2014’te işgal ettiği Kırım’da Ukraynalılar ve Kırım Tatarlarının işgal aleyhinde konuşmalarını engellemeye dönük bu halklara karşı “sistematik taciz ve ayrımcılığa” vurgu yapıldı.
Ayrıca raporda, İran, Mısır, Kenya, Kamboçya, Uganda, Pakistan’ın da aralarında bulunduğu bazı ülkelerin “örgütlenme özgürlüğünü sınırlandırmak için sıkıcı bir yönetim ve bürokratik prosedürler oluşturduğuna” değinildi.
Raporda, IŞİD, Boko Haram, Eş-Şebab ve Taliban gibi örgütler, insan haklarına ilişkin eylemerinden dolayı kınandı.
TÜRKİYE BÖLÜMÜ
Raporun Türkiye ile ilgili bölümünün özetinde ise “sivil yetkililerin güvenlik güçleri üzerindeki etkin kontrolünü sürdürdüğü” kaydedildi.
Raporda, geçen yılın ikinci yarısından itibaren terör örgütü PKK’nın iki yıllık aranın ardından güvenlik güçleriyle çatışmalara yeniden başladığı vurgulandı. Raporda, PKK’nın güvenlik binalarına saldırdığı, patlayıcılar yerleştirdiği ve bazı bölgelerde barikatlar oluşturduğu, çukurlar kazdığına işaret edilerek, 1 Aralık’tan itibaren 170 güvenlik personelinin hayatını kaybettiği belirtildi.
“SİVİLLER ZARAR GÖRÜYOR”
Raporda, PKK’nın saldırılarına güvenlik kuvvetlerinin hem Türkiye’de hem de Irak’taki PKK hedeflerini yerden ve havadan operasyonlarla karşılık verdiği aktarılırken, örgütle mücadele esnasında hükümetin operasyonları kolaylaştırmak için belirli aralıklarla sokağa çıkma yasağı uyguladığına işaret edildi, bu uygulamalar sırasında bazı durumlarda sivillerin zarar gördüğü iddia edildi.
Türkiye’de yıl içerisindeki önemli insan hakları ihlallerinin ise “devletin ifade özgürlüğüne müdahalesi, hukukun bağımsızlığı ve zayıf yönetimi ile sivillerin yeterince korunamaması” konularında görüldüğü savunuldu.
“PKK VE PARALEL YAPIYA DAİR GÖZALTILARDA ŞEFFAFLIK AZ, TUTUKLULUK VE YARGI SÜRELERİ UZUN”
Türkiye’deki bazı medya kuruluşlarının dijital platformlardan çıkarıldığı, bazı kuruluşlara ise kayyum atandığı hatırlatılan raporda, terör örgütü PKK ve Paralel Yapı ile bağlantılı kişilerin gözaltına alınmasında şeffaflığın az olduğu, tutukluluk ve yargılama sürelerinin uzun olduğu ileri sürüldü.
PKK ile mücadelede “kırılgan nüfusların yeterince korunmadığı” iddia edilen raporda, “kadınlar, çocuklar, etnik ve dini grupların üyeleri ve eşcinsellerin de aralarında bulunduğu toplulukların suistimal, ayrımcılık ve şiddete karşı etkin biçimde korunmadığı” namus cinayetlerinin de önemli bir sorun olmayı sürdürdüğü savunuldu.