Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Hollanda’nın son 10 yıl içerisinde 15 PKK’lıdan sadece birini, 5 DHKP-C’liden hiçbirini iade etmediğini açıkladı.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Hollanda’nın Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya’ya yönelik tavrına tepki gösterdi. Türk vatandaşlarına yönelik polis tavrının da hükümet tarafından verilmiş talimat olarak değerlendirdiğini savunan Bozdağ, “Türkiye elbette ki uluslararası hukukun tanığı hakları ve yetkileri sonuna kadar kullanacak ve bu meselenin takipçisi olacağız. Türk milletinin ve Türkiye devletinin onuruyla kimsenin oynamasına izin vermeyiz. Hollanda kendini bilecek. Türkiye ile Türk milleti ile boy ölçüşmeye kalkanlar kendi boylarının uzunluğuna da iyi bakmaları lazım” diye konuştu. Bakan Bozdağ, ayrıca “Bugüne kadar Hollanda’da bizim adli süreçler içerisinde 11 PKK’lı istemişiz, sadece birini vermişler. 5 DHKP-C’li istemişiz, hiç birini vermemişler. Dediğim rakam son 10 yılın rakamıdır. Bunların hiç birini vermiyor” dedi.
“TÜRKİYE SEÇİMLERDE MALZEME YAPILIYOR”
Adalet Bakanı Bozdağ, Kanal 24 televizyonun canlı yayınında, gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Şu anda Avrupa’nın pek çok ülkesinde seçimler olduğunu hatırlatan Bozdağ, “Türkiye o ülkelerin seçimlerinde ana malzeme yapılıyor. Zannedersem o ülkelerde Türkiye’ye dönük hükümetler seçiliyor gibi bir algı var. Orada Türkiye ve Türk milleti düşmanlığı, yabancı düşmanlığı Türkiye üzerinden canlandırılmak suretiyle iç politikaya dönük malzemeler oluşturuyor. İkincisi Avrupa’da çok ciddi bir şekilde ayrımcılık, ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve İslamofobi hastalıklarında yaygınlaşma var. Öyle bir radikalizm yükselişi var ki iktidarda olan siyasi partiler bile bu hastalıklardan kendini alı koyamıyor. Normalde iktidarlar biraz daha sağ duyulu olup, her türlü aşırıcılığa karşı tedbir almakla mükellefken, Hollanda örneğinde olduğu gibi ırkçılardan daha ırkçı, İslamofobik hastalardan daha İslamofobik, yabancı düşmanlığı yapanlardan daha fazla yabancı düşmanlığı, Nazizm savunanlardan daha fazla nazist, faşist bir uygulamalar isteyenlerden daha fazla faşist bir uygulamayı ortaya koydu” diye konuştu.
“YUKARIDAN TALİMAT GELDİ”
Almanya ile yaşanan toplantı krizine ilişkin açıklamalarda bulunan Bozdağ, “Türkiye’de devam eden halk oylaması ile doğrudan ilgilidir. Ben Avrupa Konseyi’ne gittim Bakanlar Komitesine hitap ettim. Bazı görüşmelerim oldu, arkasından Almanya’ya geçecektim ve Almanya’daki toplantı gerekli izinler alınmış, Pazartesi müracaat edilmiş, Çarşamba günü polis, belediye ve organizasyondan birisi ortak bir metne imza atılmış, hatta bakanın hangi kapıdan gireceği de tespit edilmiş, toplantı olacak o gün 14.00’da toplantı iptal ediliyor, ilanlar var billboardlarda her şey var. Buraya baktığınızda belediye, polis toplantı yapmak için yardım ediyor ama son anda vazgeçiriliyor. Bu ne demektir? Yukarıdan bir talimat geldi demektir” dedi.
“BELEDİYEYE ALDIRILAN BİR KARAR”
Bakan Bozdağ, şunları söyledi:
“Çok açık, arkasından Almanya’daki belediyeler birliği adına yapılan açıklamada kimse bu işin sorumluluğunu belediyelere yüklemesin dendi. Olayın oluş şekline baktığımızda bunun belediyeyi aşan bir karar olduğu, belediyenin aldığı değil, belediyeye aldırılan bir karar olduğu çok net bir şekilde ortaya çıkıyor. Benim gördüğüm şey şu: Gerek Almanya, gerek Hollanda, gerek Avusturya gerekse Türkiye’nin bu referandum sırasında propaganda yapmasını istemeyen ülkeler Türkiye’de sistemin değişmesini istemiyor. Zannedersiniz ki Türkiye halkı yapacağı referandum la Almanya’nın hükümet sistemini değiştireceklermiş gibi telaştalar, Hollanda’nın hükümet sistemini değiştirecekmiş gibi telaştalar, Avusturya’nın hükümet sistemini değiştirecekmiş gibi telaştalar. Herkes Türkiye’deki bu referandum da pozisyon alıp, hem ülkelerinde yaşayan Türk vatandaşlarının sandığa gitmemesi için onların üzerine bir baskı kurmak istiyorlar, onları korkutarak gitmesini engellemek istiyorlar hem de öte yandan Türkiye’de sandığa gidecek vatandaşlarımızın üzerinde bir baskı kurma ve böylelikle Türkiye’deki değişimin olmasını engellemek istiyorlar”
“HAYIR CEPHESİNDE TARAFLAR”
Venedik Komisyonu’nun kabul ettiği raporu değerlendiren Adalet Bakanı Bozdağ, şöyle konuştu: “Çok net bir şekilde referandum da hayır cephesinde taraflar. Taraf olduklarının bir başka göstergesi geçen Cuma günü Venedik Komisyonu’nu bir rapor kabul etti. Bu rapor hem yanlış yalan bilgiler içinde var, hem de baktığınız zaman CHP’nin ve HDP’nin meclis sürecinde ve sonrasında söyledikleri ne varsa, onlar rapora girmiş durumda. ve rapor Anayasa değişikliği meclisten geçtikten sonra açıklanıyor. Peki kardeşim bu saatten sonra açıklamanın hadi raporun objektif olduğunu kabul edelim, değil ama öyle olduğunu kabul edelim, Türkiye’ye ne faydası var. Hiçbir faydası yok. Meclis aşamasında senin bunu yapman lazım ki teknik danışmanlık yapıyorsan faydası olsun. Meclis aşaması bitmiş, halkın önüne gidiliyor, sandık gelecek, halk karar verecek, tam bu aşamada rapor yayınlıyor”
“AVRUPA MEDENİYETİNİN İFLASINI İLAN ETTİLER”
Hollanda’nın yaptığının, İnsan Hakları Sözleşmesi’ni ayaklar altına almak olduğunu savunan Bozdağ, “Demokrasi katletmektir, ifade hürriyetini, serbest dolaşım hakkını, basın hürriyetini, toplantı hakkını engellemektir, ırkçılık, ayrımcılık, İslamofobi gibi aşırılıklara destek vermektir ve işin özü Avrupa medeniyetinin iflasını ilan etmektir. Faşizm ve Nazizmi hortlatmak ve ona can vermektir. Bu bir defa inan haklarına, hukuk devletine, evrensel hukuka ilişkin ne kadar temel değer varsa hepsinin ayaklar altına alınması yok edilmesidir” dedi.
“ULUSLARARASI SÖZLEŞMEYİ AYAKLAR ALTINA ALDILAR”
Bakan Bozdağ, şöyle devam etti:
“Öte yandan diplomatik dokunulmazlıkları ilişkin uluslararası sözleşmeleri de bu anlamda ayaklar altına aldı. Viyana Sözleşmesi var. Hepimiz deriz ki: Viyana Sözleşmesi devletlerin birbiriyle ilişkilerinde devleti temsil eden diplomatik temsilcilerin dokunulmazlığını garanti altına alan ve bütün vatandaşlardan daha farklı bir düzenleme getiren bir yapı var. Bu sözleşmenin 22. maddesi diyor ki misyon binalara dokunmazdır, dokunamazsın bu bunalar. Kabul eden devlet yetkilileri misyon şefinin rızası olmadan binaya giremezler, misyon binalarını her türlü tecavüz ve zarara karşı korumak, misyonun huzurunun herhangi bir şekilde bozulması veya itibarının kırılmasını önlemek üzere her türlü tedbiri almak, özel göreviyle yükümlüdür. Kim? Devlet. Şimdi misyon binasına tecavüz ediyorlar mı? Ediyorlar. Misyonun huzurunun bozulmasını sağladılar mı? Sağladılar. İtibarının kırılmasını önlemek için tedbir almakla görevli alan itibarını kırmak için her şeyi yaptı mı? Yaptı. O zaman bu sözleşmeyi ayaklar altına alıp, çiğnedi. Bu sözleşme yüzlerce yıllık bir sözleşme. Bütün uluslararası ilişkilerin anayasası şeklinde bir sözleşme. Bunu çiğnedi. Sözleşmenin 26. maddesi devlet ülkesindeki misyonun bütün üyelerinin hareket ve seyahat serbestliğini sağlayacaktır diyor. Konsolos sayın bakının yanına gidiyor, izin vermiyorlar. Sözleşme ne diyor hareket ve seyahat serbestliğini sağlayacaksın. Kim engelliyor bunu? Hollanda hükümeti engelliyor. Bu sözleşme ne oluyor, ayaklar altına alınıyor”
“HOLLANDA HÜKÜMETİ SUÇÜSTÜ YAKALANDI”
Avrupa Birliği’ni (AB) ile Avrupa Konseyi’ni Hollanda, Almanya ve Avusturya’da yaşananlar üzerinden sessiz kalmakla suçlayan Bozdağ, “Tartışmasız, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni ayaklar altına alarak bir suç işlenmiştir, hem Viyana Sözleşmesi ayaklar altına alınmıştır. Bu da ayrıca bir suçtur. Hollanda hükümetinin yaptığı bütün bu suçları yaparken, aynı zamanda suçüstü yakalanmaktır. Bütün dünyanın gözü önünde köpeklerle, polislerle konsolosluğun önünde vatandaşların üzerine siz saldırıyorsunuz, öte yandan da konsolosu göz altına alıyorsunuz, bakan geliyor ki bakanında diplomatik pasaportu vardır, onu ülkeye sokmuyorsunuz, onu oradan polis eşliğinde ülke dışına çıkartıyoruz. İnsan hakları insan hakları, demokrasi demokrasi diye Türkiye’ye her gün ayar vermeye kalkan Avrupalılara, Avrupa’nın sivil toplum örgütlerine, AB’ye, Avrupa Konseyi’ne ve bunların temsilcilerine ve Türkiye hakkında her gün ileri geri konuşanlara soruyorum, kaç gündür Hollanda’da, Almanya’da ve Avusturya’da yaşanan bu hak ihlalleri insan haklarının ayaklar altına alınması, demokrasinin katledilmesi karşısında niye susuyorsunuz?” diye konuştu.
“HOLLANDA KENDİNİ BİLECEK”
Bakan Bozdağ, şunları söyledi:
“Türkiye devleti büyük bir devlet, Türk milleti büyük bir millet. Biz devletimiz ve milletimizin onurunu canımızdan hep aziz bildik ve öyle koruduk. 15 Temmuz bunun en son göstergelerinden biridir. Köpeklerle, atlarla Türk milletini sindireceğini düşünenler aldanıyorlar. Savaş uçakları, tanklar, otomatik silahlar bu milleti korkutmadı. Onun için biz devletimizin ve milletimizin onurunu koruyacak bir duruşu ortaya koyduk, bundan sonra da bu duruşu muhafaza edeceğiz. Zaten Büyükelçinin Türkiye’ye gelmemesi gerektiğini söyledik. Öte yandan uluslararası hukuk çerçevesinde Türkiye’nin yapması gereken ne varsa bunları gereği üzerine hareket etmek de bizim vazifemiz. Ne varsa, inceleniyor, bu konularda hafta sonuna denk geldiği için bugün bakanlar kurulumuz var, dışişleri bakanlığımız herkes görevinin başında ve bu konularda Türkiye uluslar arası hukuk çerçevesinde neler yapabilir, elbette ki uluslararası hukukun tanığı hakları ve yetkileri sonuna kadar kullanacak ve bu meseleyi biz takipçisi olacağız. Türk milletinin ve Türkiye devletinin onuruyla kimsenin oynamasına izin vermeyiz. Hollanda kendini bilecek. Türkiye ile Türk milleti ile boy ölçüşmeye kalkanlar kendi boylarının uzunluğuna da iyi bakmaları lazım”
“11 PKKLI’DAN SADECE 1’İ İADE EDİLDİ”
Hollanda’dan bugüne kadar istenen PKK’lı teröristlerden yalnızca birinin iade edildiğini açıklayan Adalet Bakanı Bozdağ, şöyle konuştu:
“Bugüne kadar Hollanda’da bizim adli süreçler içerisinde 11 PKK’lı istemişiz, sadece birini vermişler. 5 DHKP-C’li istemişiz, hiç birini vermemişler. Dediğim rakam son 10 yılın rakamıdır. Bunların hiç birini vermiyor. Bir yargı sürecinde istenen ama öte yandan yargı sürecinde istenmemiş olmasına rağmen Türkiye’de bir soruşturması yok ama Hollanda’da çok aleni bir şekilde PKK terör örgütü, DHKP-C terör örgütü, FETÖ terör örgütü bütün terör örgütlerinin çalışması, terör propagandası yapması, terör örgütüne finans temin etmesi, oralardan terörist devşirip terör örgütüne göndermesi serbesttir. Onların serbest dolaşım hakkı var, toplanma hakkı var, seyahat hakkı var, kendini ifade hakkı var ama Türkiye’nin meşru hükümetinin Viyana Sözleşmesiyle de tartışmasız teminat altına alınan uluslararası hukuk çerçevesinde teminat altına alınan haklarının kullandırılmasına izin verilmiyor. Serbest dolaşım hakkı, seyahat hakkı, toplanma hakkı tamamı engelleniyor. Bu büyük bir çelişkidir. Öte yandan FETÖ terör örgütü orada her türlü serbestlik içerisinde faaliyetini sürdürüyor, hükümet de buna destek veriyor. DHKP-C yine öyle aynı şekilde. Darbe teşebbüsünde bulunanlardan bazıları Hollanda’da onlarda himaye ediliyor. Buradan çok net bir şeyi ifade etmekte fayda var. Kim Türkiye’nin ve Türk devletinin, Türk milletinin aleyhine iş yapıyorsa Türkiye’ye zarar veren bir faaliyette bulunuyorsa Hollanda’nın dostudur. Onların himayesini hak eden durumunda ve oralarda himaye görüyorlar”