Skandal Görüntülerle Türkiye’yi Ayağa Kaldıran Kreşin Sahibine 10 Ay 15 Gün Hapis Cezası Verildi
2018 yılında İstanbul Tuzla’daki bir kreşte kaydedilen görüntülerde kız ve erkek çocuklarının topluca iç çamaşırsız tuvalete götürüldüğü ve tokatlandığı görüntüler büyük tepki çekmişti. Kreşteki rezaletle ilgili başlatılan davayı karara bağlayan mahkeme, kreş sahibi sanık Gülay Dağıtmaç’ın söz konusu suçu birden fazla mağdur çocuğa karşı işlediği gerekçesiyle 10 ay 15 gün hapis cezası verdi ve indirim uygulamadı. TUZLA, İSTANBUL (Haberler.com) – İstanbul Tuzla’da Güler Dağıtmaç’ın sahibi olduğu kreşte, 2018 yılında kız ve erkek çocuklarının topluca iç çamaşırsız tuvalete götürüldüğü ve tokatlandığı görüntüler sosyal medyada tepki çekmişti. Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı bunun üzerine Güler Dağıtmaç hakkında ‘zincirleme şekilde kötü muamele’ suçundan 2 ay 15 günden 1 yıl 9 aya kadar hapisle cezalandırılmasını istemişti.
CEZADA İNDİRİM UYGULANMADI
Davayı karara bağlayan Anadolu 9. Asliye Ceza Mahkemesi, sanık Gülay Dağıtmaç’ı, ‘terbiye hakkından doğan disiplin yetkisini kötüye kullanmak’ suçundan önce 6 ay hapis cezasına çarptırdı.
Hürriyet’ten Aziz Özen’in haberine göre sanığın, söz konusu suçu birden fazla mağdur çocuğa karşı işlediği gerekçesiyle cezayı 10 ay 15 güne çıkaran mahkeme, sanığın yargılama sürecindeki davranışlarını dikkate alarak cezasında herhangi bir indirim uygulamadı.
“DEDEKTİF GİBİ UĞRAŞTIM BU GÖRÜNTÜLERİ ÇEKEBİLMEK İÇİN”
Rezaleti kendi çocuğu da aynı okulda okuyan temizlik görevlisi Zeynep Atasever ortaya çıkarmıştı. Atasever, şu ifadeleri kullanmıştı:
“Benim çocuğum anaokulunda dayak yemiş. Bunu bana 3-4 aydan sonra yavaş yavaş anlatmaya başladı. Onun üstüne ben bu olayı ortaya çıkarmak için işimi bıraktım ve o anaokulunda işe girmek için sahibi Güler M.’ye yalvardım. Beni 3 ay sonra işe aldı. İlk 3 ay yaza denk geldiğinden çok fazla çocuk yoktu. Kadın beni tuvalete ve mutfağa sokmuyordu. 3 ay sonra okullar açılıp çocuklar çoğaldıktan sonra Güler M.’nin çocuklara karşı tavrı da sertleşti. Fırsatını buldukça telefonla bu yaşananları çekmeye başladım. Dayak görüntüsünü çektikten sonra çocuğumu oradan alıp işten çıktım. Üç ay boyunca dedektif gibi uğraştım bu görüntüleri çekebilmek için.”
“VİDEOLARI VELİLERE GÖNDERDİM”
“Okuldaki 70 öğrenciye sadece 2 öğretmen bakıyordu. Kreşin sahibi velilere ‘5 tane öğretmenim var’ diyordu. Burada sadece iki öğretmen var, gelen veliler nasıl kayıt yaptırıyorlar’ diye şaşırıyordum. Çünkü öğretmenleri hiçbir şekilde görmüyordu veliler. Bu okul 9 yıldır açık. Buraya çocuklarını gönderen insanlar bu kadar nasıl susmuş? Çocuklara yapılanları gördüğüm için psikolojik tedavi görüyorum.”
“BEN OLMASAM BU OLAY ORTAYA ÇIKMAYACAKTI”
“Bir gün çocuk merdiveni boyamış, ‘Güler Hanım bunlar çocuktur. Anlamazlar. Ben silerim’ dedim. ‘Anlamıyorlarsa anlatacağız’ diye bağırdı. Bunun üzerine velilerimize sahte bir hesaptan videoları gönderdim. Ancak velileri yine ikna ettiler. Vicdanım el vermedi. ‘Ne yapabilirim, nasıl yapabilirim, velilere nasıl ulaşabilirim’ diye düşündüm. Direkt internet aracılığıyla velileri uyandırmak için bu şekilde yola çıktım. Ama bir etkisi olmadı. Olmayınca da dayak videosunu çektim. Biraz da korktum aslında. Açıkça o psikolojinin altında olduğum için ben de o kadından çok korktum. Çünkü bu kadının her konuşmasında bir tehdit vardı. Velilere benim görüntüleri gönderdiğimden eşimin bile haberi olmadı. Telefon yasak olmasa ben 6 ay bile beklemezdim. İlk aylarda gördüklerimi çekerdim. Anaokuluna girerken kendi telefonumuzu bırakıyorduk. Telefon taşımamıza izin vermiyordu. Ben olmasam bu olay ortaya çıkmayacaktı.”