Çeşitli vesilelerle dış ülkelere yaptığım gezilerde, mutlaka halktan kişilerle sohbet eder, dertlerini dinlerim. Hele gittiğim ülke, AB’ye üye bir ülke ise sohbetler daha bir koyulaşır, daha bir derinleşir. Elbette konu döner dolaşır, en sonunda Türkiye ile AB arasındaki sorunlara gelir. Ne ilginçtir, birkaç istisna dışında gördüm ki, bizim girmek için çırpındığımız AB’den neredeyse hiç kimse memnun değil.
Misal, İtalya’da çiftçilik yaptığını söyleyen orta yaşın üstünde bir adam, ürettikleri peynirin lezzetinin, AB standartları ve dayattıkları koşullar yüzünden kötüleştiğini ve eskisi gibi itibar görmediğini yana yakıla anlattı..
Almanya’da bir fabrika işçisi, “nerede o eski Almanya” diye başlayıp, uzun uzun eski mesut günlerini anlattıktan sonra, halkın çalışıp biriktirdiği paraları, Alman hükümetinin, diğer fakir AB üyesi ülkelere verdiğini, kendilerinin kabaca keriz yerine konulduklarını söyledi.
Fransa’da bir esnaf, artan vergiler nedeniyle çok zor durumda olduklarını, diğer ülkelerin niçin AB’ye üye olmak istediklerini bir türlü anlayamadığını anlattı dertli dertli…
Birliğe üye fakir ülkelerin insanları da hiç memnun değiller ama AB olmadan ayakta kalamayacaklarının da farkındalar. Denize düşen, yılana sarılır misali…
Şimdi gelelim günümüze.. Biliyorsunuz, İngiltere 23 Haziran günü yapacağı referandumla AB üyeliğinden ayrılıp ayrılmamayı oylayacak. Yapılan anketlerde, ayrılma taraftarları 1-2 puan da olsa şimdilik önde… Anlaşılan Cameron’un birlik lehinde yaptığı propaganda, halk tarafından inandırıcı bulunmuyor. İşin garip tarafı, Avrupa genelinde de birlik karşıtlarının yükselişte olduğu görülüyor.
Yakın bir zamanda yapılan anket sonuçlarına göre, AB’nin lider ülkesi Almanya’da bile, birlik karşıtlarının oranı yüzde 48’i bulmuş durumda. Fransa’da halkın yüzde 61’i, Yunanistan’da ise yüzde 71’i birliğe hayır diyor.
Tabii birliğe destek veren ülkeler de yok değil. Mesela en büyük destek yüzde 72 ile Polonya olurken, Macaristan’da bu destek yüzde 61 olarak görünüyor. Ancak bu durum, birliğe desteğin günden güne önemli ölçüde azaldığı gerçeğini değiştirmiyor.
AB’ne üyelik süreci kapsamında yapılan değişikliklerin, sosyal hayatımıza getirdiği yenilikleri ve ülkemize kazandırdığı faydaları inkar edecek değilim. Zira, AB mevzuatlarına uyum çerçevesinde, gerek 12 Eylül döneminden kalma kanunlarda, gerekse diğer kanunlarda yapılan değişiklikler, demokratikleşme ve özgürlükler alanında çok mesafe katetmemizi sağladı.
Ancak AB’nin şu an geldiği noktaya baktığımızda, birliğin, sonun başlangıcına doğru hızla gitmekte olduğunu görüyoruz. Belki ekonomik sebeplerden, belki başka sebeplerden… Bilemiyorum. İlerleyen günlerde hep birlikte göreceğiz. Lakin, korkarım ki biz giremeden Avrupa Birliği dağılıp gidecek.