Zengin olmak, bolluk ve refah içinde yaşamak ister misiniz ? diye bir soru sorulsa, eminim ki birkaç istisna dışında herkes, “evet” diye cevap verecektir. Gerçekten de maaşların mümkün olduğunca yüksek olduğu, serbest çalışanların iyi gelirler elde ettikleri, yapılan yatırımların yüksek kar oranlarına ulaştıkları bir ülkede yaşamak, hepimizin hayallerini süsler. Zaten yıllardır, çoğumuzun gönlünde yatan, “bir şekilde Avrupa’ya kapağı atıp oraya yerleşme, orada yeni bir hayat kurma” hayalleri de böyle bir isteğin sonucu değil midir? Aynen öyledir. O zaman, “niye o ülkeler bu şekilde yaşıyor da biz yaşayamıyoruz ?” sorusuna cevap aramamız gerekiyor.
Hemen akla politik sebepler, çeşitli komplo teorileri, coğrafi ve iklimsel avantajlar gelecektir cevap olarak. Ha bir de, yabana atamayacağımız kadar önemli, “biz adam olmayız abi” yaklaşımı var. Her biri için, kesin yanlıştır veya kesin doğrudur diyemeyeceğim. Ancak gerçek olan tek bir şey var ki o da, eğer bir şeyi elde etmek istiyorsak, onun için çalışmamız gerektiğidir. Tembel olduğumuzu veya yeterli çabayı göstermediğimizi ima etmek istemiyorum ama her çalışmanın, bolluğu ve refahı artıracak katma değeri üretmediğini de bilmemiz lazım. Akıntıya kürek çekmenin veya kevgirle su taşımanın çalışmak olduğu, ancak değer üretmediği gibi…
Yapılacak şey açık aslında.. Kilosu 50 Euro’luk otomobil montajı yapacağımıza, kilosu 500 Euro’luk bilgisayar, kilosu 1000 Euro’luk telefon üretmemiz lazım.. Tabii ki kendi teknolojimizi, kendi tasarımımızı kullanarak. Kendi markalarımızı çıkarmamız lazım. Ama biz ne yaptık ? En verimli tarım arazilerine oteller diktik, ama fabrika yapmaya gereken önemi vermedik, fasonculuk yaptık ama markalar oluşturamadık, proje üretmek yerine montaj fabrikaları kurduk, ihraç ürünleri üretip satmak yerine, şımarıkça ithalata yöneldik.. Çevre hassasiyetimizi kaybetmeye başladık..
Bu konuda, son dönemlerde çok önemli ve olumlu gelişmelerin yaşandığı da bir gerçektir. Ancak henüz çok yetersiz. Keşke savunma sanayiinde gerçekleştirilen atılımları diğer alanlarda da gösterebilseydik.
Burada yeterli insan kaynağımız olmadığı düşünülebilir. Asla katılmıyorum. Liselerimizde, üniversitelerimizde pırıl pırıl on binlerce gencimiz olduğuna eminim. Bu yönde çaba sarf eden, umut vadeden ne kadar genç varsa, önleri açılmalı, gereken destek fazlasıyla verilmelidir. Üniversiteler, kısır ideolojik çekişmelerin yaşandığı alanlar olmaktan çıkıp, bilim ve teknoloji üretim alanları olmalıdır. Bilimin ve teknolojinin siyaseti, dini olmaz.
Günümüzde zenginlik ve refah, ancak ve ancak katma değeri yüksek, teknolojik ürünleri üretmekle olur. Başkalarının hamallığını yaparak bir yere varamayız. Lider ülke olacaksak, bunun yolu, teknoloji üretip ihraç etmekten geçiyor. Gerisi kendimizi kandırmak olur..