Ramazan ayını, sadece oruç ibadetinin yapıldığı bir ay olarak değerlendirirsek çok büyük bir yanılgıya düşmüş oluruz. Bu ay, günahlardan arınmamız, kurtuluşa ermemiz için bulunmaz bir nimettir. Nitekim sevgili Peygamberimiz bu ay için, “Evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennem azabından kurtuluştur” buyurmuştur.
Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de ; ““Ramazan ayı öyle bir aydır ki, insanlara doğru yolu gösteren, Hak ile batılı ayıran Kur’an-ı Kerim, o ayda indirilmiştir. Sizden her kim bu ayı idrak ederse oruç tutsun” (Bakara suresi 185.ayet) buyrulmaktadır. Dikkat edilirse burada vurgulanan, Kur’an-ı Kerim’in bu ayda indirilmiş olmasıdır. Dolayısıyla, orucun yanı sıra yaşantımızı da mümkün olduğunca Kur’an ilkelerine uygun hale getirmemiz gerekiyor.
Kısaca özetlemek gerekirse Ramazan ayı, içerisinde, bin aydan daha hayırlı Kadir Gecesi’ni barındıran, Kur’anı Kerim’in indirildiği ve oruç ibadetinin yapıldığı çok mübarek bir aydır.
Şimdi gelelim bu mübarek ayda neler yaptığımıza…
Oruç ibadetini sadece aç kalmaktan ibaret zanneden bir anlayış hakim. Dilimize hakim olamıyoruz. Dedikodu, haset, gıybet, küfür gırla gidiyor. O muhteşem iftar sofralarında, o nimetlere ihtiyacı olmayanlar ağırlanıyor. Yanı başımızdaki muhtaç insanlar görülmüyor, görülse de horlanıyor. Teravih namazına teşvikten çok ramazan eğlencelerine teşvik var.
Buraya kadar yazdıklarım bir nebze anlaşılabilir şeyler. Şimdi asıl konuya gelelim. İslam dünyasında çok büyük zenginlikler içinde yaşayan ülkelerin yanında yine fakirlik içinde kıvranan, açlıktan insanların, çocukların öldüğü ülkeler de var.. İkisi de Müslüman. Zengin ülkelerden her kişi birer lira verse fakir ülkeler açlıktan kurtulacak. İkisi de oruç tutuyor, ikisi de iftar ediyor. Birisinin çöpe attığını, diğeri rüyasında bile göremiyor. Bu nasıl İslam ahlakıdır, bu nasıl Ramazan anlayışıdır. “Komşusu açken tok yatan bizden değildir.” diyen bir peygamberin ümmeti, özellikle Ramazan ayında böyle mi yapmalıdır.
Bu gidişle kurtuluşa ermemiz mümkün değildir. Kur’an yolundan uzaklaşırsak zalimlerden oluruz. Bir devlet küfür üzerine ayakta kalır, lakin zulüm üzerine ayakta kalamaz. “Ben sadece orucumu tutarım, namazımı da kılarım, gerisine karışmam” demek, neresinden bakarsanız bakın bu mübarek aya yapılacak en büyük haksızlıktır.
Nasıl olur bilmiyorum ama yaşantımızı Kur’an ilkelerine, İslam ahlakına uygun hale getirmek zorundayız. Bundan sadece İslam dünyası değil, tüm insanlık fayda görecektir. Aksi halde İslam’ın yüz karası, düşmanın maskarası olmaya devam edeceğiz.