Çok uzun zamandır parkinson hastalığı ile mücadele ediyordu.. Birkaç gün önce, solunum yetmezliği nedeniyle ahirete göçtüğünü öğrendik efsane boksör Muhammed Ali’nin…Gençler tanır mı bilmem ama yaşı 45 ve yukarı olanlar çok iyi hatırlayacaklardır. Gecenin bir yarısı uykumuza kıyar maçlarını büyük bir şevkle seyrederdik. Her galibiyeti göğsümüzü kabartırdı.. Evet Türk değildi, Türkiye’de de yaşamıyordu…Ama O bizdendi, Müslümandı yani. Hasret kaldığımız, özlediğimiz başarıları gösteriyor, söyleyemediklerimizi uluslararası alanda seslendiriyordu.
Hiçbir zaman sıradan biri olmadı… Başarı merdivenlerini çok genç yaşta, adeta çocuk denilecek yaşta tırmanmaya başladı.. Hem de ırkçılığın, ayrımcılığın en yoğun yaşandığı dönemlerde… Ezilenin, hor görülenin yanında oldu hep… “Benim onlarla bir sorunum yok” diyerek Vietnam savaşına gitmeyi reddetti mesela…Bu sebeple hapis ve para cezasına da çarptırıldı ama o yılmadı. “Hükümet doğru olduğuna inandığı şeyi yaptı, ben de..” diyerek dimdik durdu zulmün karşısında.. “Birçok siyah insanın başı dertte, onlar özgür olmadıkça ben de özgür olamam.” diye haykırdı ırkçılığa karşı olan isyanını… Öyle bir isyan ki, bir lokantaya sadece beyazların kabul edildiğini öğrenince, kazandığı altın madalyasını Ohio Nehri’ne atmakta zerrece tereddüt etmemiştir.
Biz onu sadece spordaki başarıları nedeniyle değil, İslama sahip çıkması nedeniyle de çok sevdik. Belki hatırlarsınız, 11 Eylül saldırıları sonrasında, CNN muhabirinin kendisine yönelttiği “bu dehşete sebep olan teröristlerle aynı dinden olmak size neler hissettiriyor sorusuna, “Hitler ile aynı dine mensup olmak size ne hissettiriyor” diye tarihe geçecek bir cevap vermişti.
Türkiye’yi ziyaretlerinde, Cuma namazı için Sultanahmet Camisi’ne gelirken kendisini karşılayan büyük kalabalığı ve namaz sırasında çekilen fotoğraflarını hatırlıyorum. Bir çok lideri kıskandıracak bir kalabalık tarafından, sevinç gösterileriyle karşılandı..Secde ederken çekilen fotoğrafla gönüllere girdi..
Bokstaki müthiş başarılarını burada tek tek yazmayacağım elbette.. Zaten çoğu efsane haline gelmiş, dilden dile anlatılıyor. “Kelebek gibi uçarım, arı gibi sokarım “ demişti koca şampiyon… Dediklerini yaptı da… Sonunda Emr-i Hak vaki oldu ve kelebek gibi uçuverdi sonsuzluğa..
“Ben peygamber adı taşıyorum, ismimi yere yazdırmam..” diyerek, içinde adının yazılı olduğu yıldızı, Hollywood Bulvarı’nda yere koydurmayıp duvara astırmıştın.. Allah da sana, Efendimizle komşu olmayı nasip eder inşallah…
Allah rahmet eylesin efsane Şampiyon.. Mekanın cennet olsun..