Geçtiğimiz yıl hunharca bir cinayet işlenmişti hatırlarsınız. Üniversiteli bir kızımız, Özgecan Aslan, buraya yazmaktan bile hicap duyduğum bir şekilde vahşice katledilmişti. Olayın ardından binlerce insan kadın cinayetlerini, kadına şiddeti ve tecavüzleri protesto için sokaklara çıkmış, hükümetin bu konuda daha etkili tedbirler almasını istemişti. Katili kısa sürede bulunup adalete teslim edildi ancak bu olayın yüreklerde bıraktığı sızı dinmedi bir türlü ve kolayca dineceğe de benzemiyor.
Yargılama yapıldı, kanunen verilebilecek en ağır ceza hem de indirimsiz olarak verildi verilmesine ama işlenen cinayetin vahşiliği, insanlıktan yoksunluğu nedeniyle bu ceza bile yürekleri soğutmaya yetmedi. İdam cezasının tekrar getirilmesine yönelik istekler, benzer vakaların ardından da olduğu gibi bolca dillendirildi.
Birkaç gün önce haber sitelerine, Özgecan kızımızın katilinin cezaevinde silahla vurularak öldürüldüğü, babasının da ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldığı haberi düştü. Detayını burada uzun uzun yazmayacağım zira gazetelerden veya televizyon haberlerinden öğrenmişsinizdir. Bu olay birçok kesimde yankı buldu. Özellikle de sosyal medyada… Katilin hak ettiği cezayı bulduğundan tutun da katili öldüren kişinin kahraman ilan edilmesine kadar türlü türlü yazılar yazıldı, yorumlar yapıldı.
İşlenmiş olan cinayetin vahşiliği, belki bu yorumları yapanların haklı olduğunu düşündürebilir bize. Ama unutmayalım… Acı ne kadar büyük, olay ne kadar vahşice olursa olsun, eğer hukuk devleti isek, hukukun üstünlüğünden bahsedeceksek, duygularımızla değil hukuk kurallarıyla hareket edeceğiz. Hukukta esas olan “ kanunsuz suç olmaz” ilkesi bizi, kanunsuz infaz olmaz sonucuna götürür. Ceza kanunlara göre verildiyse, infaz da kanunlara göre olmalıdır. Eğer, kanunen mahkumun idamı gerekiyorsa, bu da yine kanuna uygun olarak yapılmalıdır. Herkes kafasına göre adalet dağıtmaya kalkışırsa, bu çok daha büyük adaletsizliklerin, önü alınamaz kargaşaların yaşanmasına sebep olur.
Tabii burada, bu mahkumun ölümü hak edip etmediğini tartışmıyorum. Son sözü kanun söylemelidir diyorum. Kanunlara uymamak kanunsuzluğu getirir ki bu da en kötü kanundan daha beter sonuçlar doğurur. İdam cezasının olması veya olmaması gerektiği, ayrı bir tartışma konusudur. Onaylasak da onaylamasak da idam cezasının tekrar getirilmesi konusunda, kamuoyundan büyük bir baskı gelir de idam cezası tekrar uygulanmaya başlarsa kim ne diyebilir… Bize sadece kanunlara uymak düşer. Beğenmediğimiz kanunlara itirazın yolu, kafamıza göre adalet dağıtmak olamaz.. Kimin adalet dağıtacağı belli olduğu gibi, kanunlara itiraz etmenin de kanuna uygun yolları da bellidir.