Yıllar önce bir Karagöz – Hacivat oyunu metninde okumuştum. Hacivat, Karagöz’ün ne kadar Fransızca bildiğini anlamak istiyor ve hatırladığım kadarıyla aralarında şöyle bir konuşma geçiyor :
Hacivat – Söyle bakalım Karagözüm, “Parlez vous Francais” ne demek ? (*)
Karagöz – Parladı yandı Fransa…
Evet, gerçekten de Fransa’da son durum böyle.. Birkaç haftadır Paris sokakları yanıyor. Sebep ise çalışma yasasında yapılması planlanan değişiklik. Bu değişiklik, belki de bu kadar tepkiye sebep olmayacaktı. Ancak Fransız hükümetinin, parlamento oylaması olmadan bu yasayı değiştirmek istemesi, (-ki hükümetin yasal olarak böyle bir yetkisi de var) grevleri ve akabinde olayları tetikledi. Değişikliğin, işçiler aleyhinde oldukça ağır şartları beraberinde getirdiğini de unutmamak lazım. Hükümet ise, işsizlik oranlarının düşürülmesi için böyle bir yasanın şart olduğunu, bu sebeple de asla geri adım atmayacaklarını açıkladı.
Grevler, gösteriler ve olaylar, on binlerce insanın katılımıyla devam ediyor. Olayların yoğun olarak yaşandığı Paris sokakları adeta savaş alanını andırıyor… Polis şiddeti ve orantısız güç kullanımı haddi aşmış durumda. Zaten geçmişte yaşanan terör saldırıları nedeniyle Fransa genelinde olağanüstü hal uygulaması devam ediyordu. Üstüne bu grevler ve gösteriler de eklenince hayat durma noktasına geldi.
Geçenlerde Hollande, Fransa Cumhurbaşkanlığı resmi twitter hesabından şöyle bir açıklama yapıyor. “1000’den fazla çapulcu (casseurs) tutuklandı 350 polis yaralandı”. Dikkat edin, sosyalist bir Cumhurbaşkanı, sosyal haklarını aramak için gösteri yapanlara “ÇAPULCU” diyor. Yukarıda anlattıklarım size çok tanıdık geldi değil mi.
Fark ettiniz mi bilmem.. Yaşanan bu olaylar ne bizim basınımızda, ne Avrupa basınında gerektiği gibi yer almıyor. Televizyon kanalları saatlerce canlı yayın yapmıyor mesela… Kendisini, polisin gazlı saldırısına kahramanca siper eden, “kırmızılı kadın”ı hala göremedik oralarda… Nereye kayboldu şu Taksim meydanında piyanosuyla konser veren piyanist ? Kendisini Eyfel meydanına da bekliyoruz piyanosuyla… Eylemcileri, nereye saldıracakları konusunda yönlendiren ve gerekli taktikleri veren Almanları da görmek isterdik sokak aralarında… Söz konusu Türkiye olunca, yerden mantar gibi bitiveren bu tipler, hala Paris’in yolunu bulamadılar ne hikmetse…
İzlemişsinizdir. Bir kadın gösterici yansıyor ekranlara. Yürüyor sadece.. Elinde ne bir sopa, ne bir taş ne de molotof kokteyli var.. Belki de “ekmek almaya gidiyordur(!)” kim bilir ? Aniden gözü dönmüş bir polis çıkıveriyor önüne. Acımasızca, vahşice darp ediyor kadını. Yığılıp kalıyor olduğu yere. Sosyal medyadan, televizyonlardan bu kadını “kahraman” ilan etmelerini bekliyoruz ama tık yok. Hatta, öldü mü kaldı mı o bile belli değil. Yetiş ey “duran adam” !
Diplomatik ifadeler kullanmayı beceremem, süslü cümlelerle de vaktinizi alacak değilim. Lafı dolandırmadan şöyle seslenmek istiyorum :
Endişeliyiz eeyyy Fransa.. Demokrasinizden endişeliyiz, insan hakları anlayışınızdan endişeliyiz, kültürünüzden endişeliyiz, samimiyetinizden endişeliyiz..
Hatta, yıllardır bize empoze etmeye çalıştığınız aklınız bu ise aklınızdan da endişeliyiz artık…
(*) – Okunuşu : Parlevu Franse – Fransızca biliyor musun ?