Yok Suriye’ydi yok Amerika’ydı derken, Sayın Devlet Bahçeli’nin Salı günü grup toplantısında yaptığı çıkışla ülke gündemi birden bire değişiverdi…
Uzun zamandır rafa kalkan Başkanlık Sistemi tartışmaları yeniden gündeme oturdu. Aslında fena da olmadı.. Başkanlık Sistemi tartışmalarıyla birlikte şu günlerde gerçekten ihtiyacımız olan yeni Anayasa da gündeme geldi.
Ne demişti Sayın Bahçeli grup toplantısındaki konuşmasında ?
“Adalet ve Kalkınma Partisi başkanlık sistemiyle ilgili inadını sürdürecekse yine karşımıza iki seçenek çıkacaktır: İlk olarak AKP, hazırda tuttuğu veya üzerinde çalıştığı bir Anayasa hazırlığı varsa, mutabık kalınan daha önceki maddeleri de ihtiva etmek kaydıyla TBMM’ye getirmelidir. Milletvekilleri, ilkeleri ve inançları doğrultusunda vicdanlarının sesini dinleyerek oy kullanacaklar, bir karara varacaklardır. İkinci olarak bu Anayasa değişiklik teklifi TBMM Genel Kurulunda ya 367 sınırını aşarak kanunlaşacaktır ya da 330 eşiğinin üstünde kalarak referandum yoluyla milletin kararına sunulacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi Türk milletinin vereceği her karara saygılı ve bağlıdır. Bizim tercihimiz her zaman olduğu gibi parlamenter sistemin devamı, güçlendirilmesi, reforma tabi tutulmasıdır. Ancak milletimiz aksini söyleyecek olursa buna da diyeceğimiz herhangi bir şey doğal olarak bulunmayacaktır.”
Sayın Bahçeli’nin açıklamaları yerindedir. Çünkü ortada kendiliğinden oluşmuş çelişkili bir durum var. Cumhurbaşkanı halk tarafından seçildiği için fiili olarak Başkanlık Sistemi uygulanıyor. Ama bu durum Anayasa’da düzenlenmemiş. Bu çelişkili durumun bir şekilde düzeltilmesi lazım. En uygun yol da referanduma gitmek. Sayın Bahçeli de bunun önünü açıyor.
Ben bir noktada Sayın Bahçeli’ye katılmıyorum. Referandum sonucunda hem Anayasa değişecek hem de rejim… Böyle önemli bir konuda şayet TBMM Genel Kurulunda 367 sınırı aşılsa bile gene de referanduma gidilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu konuda yani hem Anayasa hem Başkanlık konusunda son sözü halk söylemelidir. Aksi durumda her ikisinin de meşruiyeti uzun yıllar tartışma konusu olacaktır.
CHP elbette Bahçeli’ye büyük tepki gösterdi. Sayın Bahçeli Parlamenter Sistemden yana olduğunu, Başkanlık Sistemi istemediğini yıllarca açık açık söylüyor. Kendisinin ve partisinin bu konudaki görüşlerinde milim şaşma yok.. Sadece “halka gidelim, halk ne derse o olsun” diyor. Şimdi CHP buna itiraz edince ortaya Cumhuriyet “Halk” Partisi halka güvenmiyor gibi bir durum ortaya çıkıyor.
Şimdi top Ak Parti’de… Şahsen Başkanlık Sistemini ben de destekliyorum ama konunun yeterince tartışılmadan referanduma gidilmesini de çok sakıncalı buluyorum. Şu an içinde bulunduğumuz şartlar seçmen duygularını galeyana getirebilecek durumda… Alelacele yapılacak hatalı bir Anayasa ve rejim değişikliği ülkemizi felakete sürükleyebilir. Bu sebeple aman diyorum… Konuyu siyasi tabanda değil de akademik ve hukuki tabanda yeterince, enine boyuna tartışmadan referanduma filan gitmeyelim.
Bu konuyu neden önemsiyorum ? Çünkü hala Ak Parti’den nasıl bir Başkanlık Sistemi istedikleri, ikide bir bahsettikleri “Türk Tipi Başkanlık Sistemi”nin neleri içerdiği hakkında yeterli ve tatmin edici bir açıklama yapılmadı.
Önce halkımız sakin kafayla neyin ne olduğunu bir güzel anlasın. Sonra referanduma gidelim. Böyle olursa çıkan sonuca herkes saygı gösterir.