Gündem 1 – Son Dakika Gündem Haberleri – Gundem1.com

Türkiye ve Dünyadan Son Dakika Haberleri

Yeryüzü ve Uzay

Ay’da Yaşam Var mıdır?

AY’DA YAŞAM VAR MIDIR?
Bu soruyu göz önüne alırken ilk olarak yaşam dediğimizde neyi murat ettiğimizi sormalıyız. Yeryüzündeki yaşam şekilleri birbirinden ne kadar farklı görünürlerse görünsünler, aym kimyasal maddelerden oluşmuştur ve var oluşları için aynı temel gereksinimleri bulunmaktadır. Bu nedenle “bizim türümüzdeki yaşamı” ya da “bizim bildiğimiz yaşam”ı meydana getirirler.
Ay’da daha başka türden, temelde farklı, kimyasal geçmişi değişik, temel gereksinimleri apayrı ve doğası dünyamızda farklı olup da karşılaştığımızda tamyamayacağımız başka yaşam şekilleri bulunabilir.
Bizler bu başka türden yaşam şekilleri hakkında hiçbir şey bilmiyoruz. Onların var olduğundan bile emin değiliz. Bu yüzden onları akılcı yoldan tartışamıyoruz. Şu halde burada soracağımız soru; “Ay’da yaşam var mıdır?” biçiminde değil, “Ay’da bildiğimiz türden yaşam şekli var mıdır?” biçiminde olmalıdır.
Ay’ın da dünya gibi büyük bir gökcismi olduğu öğrenilir öğrenilmez aşağı yukarı hemen, orada bir yaşam, hatta zekice ve aydın bir yaşam şekli bulunduğu kabul edildi. Bu durum, dünyaya benzeyen her gökcismi için de aymydı. Eski çağlarda genel kam, dünyaya benzeyen gökcisimlerinin tüm amacımn yaşam şekillerini taşıması biçimindeydi. Yaşam şekillerinden yoksun gökcisimleri gereksiz dünyalardı ve böyle savurganca gereksiz dünyalar var olmamalıydı. Ancak bu mutlaka doğru olması gerekmeyen bir tartışmaydı. Olması ya da olmaması gereken şeyler hakkında kişisel duygularımızı işin içine katarak Ay’da bir tür yaşam şekli bulunup bulunmadığını söyleyebilir miydik? 1960’lı yıllara kadar Ay’a gidip orayı gözlerimizle inceleyemediğimizi de ammsayımz.
Ancak, Ay’a gitmiş olmak zorunda değildik. Çünkü uzaktan Ay’ın nasıl bir yer olduğunu söyleyebilirdik. Ay’ın üzerindeki işaretleri; Galileo’nun teleskobuyla saptadığı sıradağları, kraterleri ve düzlükleri düşünelim. Bu işaretler kesinlikle değişmiyordu. Ay bazen yeryüzünün bulutlarının arkasında kalıyor ama açık havada bu işaretler Ay’ın bulutları tarafından gizlenmiyordu. Ay, dünya gibi bir gökcismi olabilirdi ama kesinlikle bulutları bulunmuyordu. Bu da, bulutların oluşmasına yardımcı olan havamn Ay’da bulunmadığım akla getiriyordu.
Bu düşünce elbette ki kişiye doğru gibi görünmekteydi. Arada bir Ay gökyüzünde yer değiştirirken bir yıldızın önüne geliyordu. Ay’ın çevresinde bir atmosferi bulunsa, yıldızın bu atmosfer içine denk düştüğü anda donuklaşması ve soma Ay yıldızı geride bıraktığında yıldızın parıltısının artması gerekirdi. Oysa böyle bir durum kesinlikle gerçekleşmiyordu. Şu halde yıldızın parıltısını donuklaştıracak bir Ay atmosferi bulunmuyordu.
Bir kez daha belirtelim: Ay’ın güneş ışığı ile aydınlanmış yüzünü gördüğümüzden ışıklı ve karanlık yerlerin sınırlarım da görmüş oluruz. Eğer Ay’ın bir atmosferi bulunsaydı bu karanlık sınırda yeryüzünde alacakaranlık diye bildiğimiz bir donukluk bulunacaktı. Oysa ki, Ay’da bu sınır kesin hatlıdır. Bu gökcisminde alacakaranlık yoktur ve bu nedenle bir atmosferinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Ay’dü neden bir atmosfer bulunmaz? Ay’ın kütlesi, yeryüzününkünden daha küçüktür. Bu nedenle daha zayıf bir yerçekimi vardır. Ay’ın kabuğundaki yerçekimi, dünyamnkine göre altıda biri gücündedir. Ve böylece, Ay bu yerçekimi ile bir atmosferi çevresinde tutacak kadar kuvvetli değildir. Eğer bir zamanlar Ay’ın bir atmosferi bulunsa bile, onun uzun süreler önce kayarak evrende kayıp olması gerekmektedir.
Ay’da yüzeyi açık olan deniz, gök, su birikintisi ve nehir gibi su kütleleri bulunmamaktadır. Eğer bunlar var olsalar, kızgın güneşin altında buharlaşmaları gerekirdi. Ancak, Ay su buharlarım da tutacak kadar kuvvetli bir yerçekimine sahip olmadığından bir zamanlar Ay’da su var olsa bile, bunun da şimdiye değin uçup bitmesi gerekecekti. Galileo teleskobuyla ilk kez Ay’a baktığında koyu renkli işaretleri denizmiş gibi düşündü (Kimi zaman, şimdi de onlara deniz denilmektedir.) Oysa, Ay giderek yakından incelendiğinde kraterlerin bulunduğu ve “denizlerin” gerçek deniz olmadığı anlaşıldı. Bunlar Ay’ın başlangıç dönemlerindeki yanardağ etkinliklerinin lav biçiminde akışı olabilirler. Ay’ın hava ve sudan yoksun olduğu sonucuna kolayca vardığımıza göre, bu gökcismi büyük olasılıkla yaşam şekillerinden de yoksun olmalıydı. Şu halde daha 1600’lü yıllarda bile Ay ölü bir gökcismi olarak biliniyordu.
Kuşkusuz bu söylediklerim gerçekte Ay’ın üzerinde geniş çaplı ve karmaşık şekilli yaşamın bulunmadığı anlamına gelir. Olasılıkla Ay’ın orasında burasında biraz hava ve su kırıntıları bulunabilir. Ve Ay’da toprak olduğuna göre, pek basit şekilli bakteriler de var olabilir. Ancak bunun ötesinde bir yaşam şekli kesinlikle Ay’ın üzerinde yer alamaz.
Bununla birlikte insanlar dünya gibi büyük gökcisimlerinin yaşam şekillerim içermesi gerektiği ve ölü dünyaların savurganlık dolu bir anormallik olacağı düşüncesini bir yana bırakamadılar. 1835 yılında İngiliz gazetecisi Richard Adams Locke (1800 1871) New York kentinde yayınlanan Sn/z gazetesinde Ay’da ileri düzeyli yaşam şekillerinin bulunduğuna ilişkin bir dizi makale yazdı. Bunlar tümüyle hayal ürünü yazılardı ama insanlar hemen makalelere inandılar. Ve kısa süre için Sun dünyanın en çok satan gazetesi durumuna geldi. İnsanlar bir şeye inanmayı isterlerse, ortada kamt olmasa da ona inamrlar. Ancak bu “Ay aldatmacasının başarısına karşın, Ay’a ilişkin teleskopla yapılan inceleme ölü dünyaların var olabileceğini açık seçik ortaya koymuştur.