DOĞA YASALARI HER YERDE AYNI MIDIR?
Güneş sisteminin kökeninden söz ederken; çekim yasaları, açısal momentin sakımmı ve merkezkaç etkisi gibi konulara değinmiştim. Bu kurallar yeryüzünde şu anda geçerli olduğuna göre, onların evrende de geçerli olduklarını varsaymamn güvenlikli olacağını belirtmiştim.
Ancak, bu kurallar şu anda geçerli olduklarına göre onların 4,6 milyar yıl önce de geçerli olduklarım nererden bilebiliriz? Burada geçerli olan bir kuralın başka dünyalarda da geçerli olacağım nasıl söyleyebiliriz? Kısaca, doğa yasalarının tüm evrende ve bütün zamanlar boyunca aynı kaldıklarım nasıl bilebiliriz?
Doğa yasaları neden farklı yer ve zamanlarda birbirlerinden farklı olmasınlar? Elbette ki, bu kurallar yeryüzündeki ayrı yerlerde değişmezler. Ve onlar bilim adamlarının ayrıntılı olarak inceledikleri son birkaç yüzyıl içinde hiçbir değişiklik göstermemişlerdir.
Ancak, bu savunma pek inandırıcı değildir. Çünkü, birkaç bin kilometrelik çevrede ve birkaç yüzyıllık süreçte gerçekleşen olayları pek çok ışık yılı boyutlarındaki evrene ve milyarlarca yıllık işlemlere genelleştirebilir miyiz?
Eğer doğa yasaları evrensel olmasaydı bizler nedenini anlayamadığımız pek çok olayla yüz yüze gelirdik. Evrende bir kaos ve anarşi çıkardı. Çünkü, bildiğimizi sandığımız kurallar çeşitli koşullar altında yeterli olamazlardı.
Şimdi de insanlar genel olarak rahat bir varsayımda bulunmak üzere evrenin temelde basit olduğunu ve aym doğa yasalarının her yerde ve bütün zamanlarda geçerliliğini kabul etmek isterler.
Sözgelişi, 1700’lü yılların sonunda fiziksel dünya hakkında en önemli genelleme Nevvton’un keşfetmiş olduğu evrensel çekim vasası idi.
Bu yasanın tüm evrende geçerli olduğuna ilişkin hiçbir kuşku bulunmuyordu. Çünkü tüm gezegenler ve uydular yasaya uygun olarak deviniyorlardı. Ancak Uranüs gezegeninin hareketinin bu yasaya tam uymadığı anlaşılınca gökbilimciler onu ötesinde başka bir gezegenin varlığından ve gezegenin çekiminin bu zıtlıktan sorumlu olabileceğinden kuşkulandılar. Gerçekten böyle bir gezegen olan Neptün tam bulunması öngörülen yerde arandı ve bulundu.
Tüm evrenin güneş sisteminden oluştuğu varsayıldığı sürece evrensel yasalar doyurucu oluyordu. Oysa, birtakım yıldız ve güneşlerin çok uzaklarda yer aldığı anlaşılınca gökbilimciler bu durumdan rahatsız oldular. Acaba doğa yasaları böyle boyutları hayal edilemeyecek kadar geniş olan evrende geçerli olabilir miydi?
Bu soruyu da Herschel yanıtladı. Gökbilimci, yıldızlar arasındaki ıraklık açısının varlığına ilişkin kanıtları anyordu. Birdenbire gökyüzünde birbirlerine pek yakın gözüken yıldızları inceleme düşüncesi aklına geldi. Uzun zamandır tüm yıldızların
gökte bizim güneşimiz gibi yalmz başlarına tüm görkemliliğiyle var olduğu fikri benimsenmişti. Bu nedenle eğer gökyüzünde iki yıldız aynı yönde ve birbirlerine çok yakın gibi görünüyorsa, bunların yalnızca aynı yönde oluşu ama birinin ötekinden çok daha uzakta bulunuşu düşünülmekteydi. Bu durumda iki yıldızdan daha yakında olanı ötekine göre minik bir ıraklık açısı ortaya koyabilirdi.
Böylece Herschel aynı yönde görülen yıldızların yerlerini değiştirişlerinde minik farklılıkları saptadı. Ama bunlar, kişinin beklediği ıraklık açısı türünden değişmeler değildi. 1793 yılında Herschel ikili yıldızlar olan bir çiftyıldızı gözlemlemekte olduğuna inandı. Bu yıldızlar gerçekte beraberce deviniyorlardı. Yalmz görünüşte ikili gibi değillerdi. Aym zamanda birbirlerinin çevresinde dönüyorlardı. Bu yıldızlar çekim gücüyle birbirlerine bağlıydılar. Devinimlerinin Nevvton’un yeryüzünün çevresinde dönen Ay’ın deviniminden çıkardığı çekim yasasına uygun olduğu ve bu yasam yalnızca güneş sisteminde değil, diğer uzak yıldızlara da aynın uygulanabileceği görülüyordu.
Ayrıca bu olay yıldızların mutlaka tek olarak bulunmadığı, çiftler şeklinde ve hatta daha karmaşık şekillerde var olduğunun da keşfi oluyordu. Herschel ölümüne kadar sekiz yüze yakın çiflyıldızm varlığını saptadı. Bütün bunlar Nevvton tarafından üzerinde çalışılan ve daha soma Einstein tarafından genişletilen çekim yasalarına istisnasız olarak uyuyorlardı.
Sorun böylece çözümlenmişti. Son iki yüzyıl içinde yapılan bilimsel keşifler doğa yasalarının tüm evrende ve bütün zamanlarda geçerli olduğunu göstermiştir. Yasaların işlemez hale geldiği, aşırı özel doğa durumları bulunabilir. Ancak bu durumları yeterince inceleyebilmiş değiliz. Ayrıca bilim adamlan son zamanlarda kaos yaratan koşulların önceden güvenilir şekilde tahmin edilemeyeceği ya da açıklanamayacağını düşünmeye başladılar. Ama, böyle kaos yaratan durumlar her yerde, yeryüzünde ve uzak yıldızlarda da birbirlerine benzemektedir.