KUYRUKLUYILDIZLAR NEDEN DONUK GÖRÜNÜRLER?
Kuyrukluyıldızların güneş sisteminin sıradan üyeleri olduğu ve çekim yasalarına uydukları anlaşıldıktan soma bile onlar gizemli gökcisimleri olarak kaldılar. Güneş sistemindeki öteki gökcisimlerinin keskin hatları varken ve onlar birer kuyruğa sahip olmazken; kuyrukluyıldızlar donuk görünen ve birer kuyruğu olan gökcisimleriydi. Güneş sisteminin Merkür, Ay, asteroitler, çoğu uydular gibi küçük gökcisimlerinin bir atmosferi bulunmazken bunlar yeryüzündeki herhangi bir kaya ya da metal parçası gibi keskin hatlara sahiptiler. Dev gezegenlerin; yeryüzü, Venüs, Mars ve bir, iki büyük uydunun birer atmosferi bulunmaktadır. Atmosfer denilen bu gazlı zarf çekim gücü nedeniyle yerinde sıkıca tutulur. Altlarındaki gezegenin masif kütlesine karışmadıkları ve kendileri bulut tabakaları oluşturdukları için dıştan bakıldığında gökcisminin keskin hatlı sınırlarım çizerler.
Oysa kuyrukluyıldızlar sayılan bu gök cisimlerine benzemeyen bir kimyasal yapıdadır. (Bu noktada hemen gökbilimcilerin kendilerinden çok uzaktaki bir gökcisminin kimyasal yapışım nasıl söyleyebileceğini sorabilirsiniz. Ancak bu konu bizleri ileriki bölümlerde ilgilendirecektir.) Kuyrukluyıldızlar asteroit gibi küçük gökcisimleri olmasına karşın, genelde kaya ve metallerden değil, kolayca eriyen ve buharlaşabilen maddelerden yapılmıştır. Bu maddeler yeryüzünde bulunsalar sıvı ya da gaz durumunda bulunacakken düşük sıcaklıkta donmuş durumdadırlar. Böyle buharlaşabilen maddelerden yeryüzünde ve kuyrukluyıldızlarda en çok görüleni, suyun kendisidir. Kuyrukluyıldızlarda su, buz şeklindedir. Amonyak ve kiyanus (siyanür iyonu) gibi buharlaşabilen maddeler buzu anımsatan görünüşleriyle kuyrukluyıldızda donarlar. Bunların hepsi birlikte buz yığınları halindedir.
Kuyrukluyıldızlar buzdan; kaya parçacıkları ve metallerin karışımından oluşmuştur. Olasılıkla çekirdekleri kayadır. Bu yapı 1949 yılında Amerikalı gökbilimci Fred Whipple (1911) tarafından incelenmiştir. Whipple kuyrukluyıldızları “kirli kartopu” olarak nitelendirmiştir. Bu cisimler güneşe uzak oldukları sürece donmuş durumda ve aynen asteroitler gibi sinirleri keskin hatlı olarak görünürler. Ancak o durumda bizden çok uzak ve incelenmeleri olanaksızdır. Oysa ki, güneşe yaklaştıklarında, güneşin sıcaklığı buzlarının bir kısmını eritir ve bazı kayaların tozunu havada serbest bırakır. Bu durumda kuyrukluyıldızın kayalardan oluşan sert çekirdeği bir toz ve gaz bulutu ile çevrilir. Toz parçacıkları güneş ışığını yansıtır. Böylece kuyrukluyıldızın çevresi, kuyrukluyıldızın saçı denilen ışıklı bir sisle kaplanır ve bu da ona donuk bir görünüş sağlar.
Güneşten tüm yönlere doğru çıkan elektrik yüklü parçacıklar vardır. Bunlara güneş ri’ızgân adı verilir. Bu, pek zayıf bir rüzgârdır. Gerçekte toz ve gaz bulutunu kuyrukluyıldızdan uzaklaştıracak kadar güçdür. Bu durumda kuyrukluyıldızın uzun ve ışıklı kuyruğu hep güneşten uzaklaşır gibi görünür.